Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği varmış. Birbirlerini çok seviyorlarmış. Bunlardan erkek olan, sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki, baharda açtıkların da diğer çiceklerden onu kıskanıyormuş. Buna dayanamayan erkek çiçek, baharda binlerce çiçeğin içinde açmak ve kalabalığın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu soğuğunda açarak, canından çok sevdiği sevgilisini daha fazla görmeyi hayal etmiş. Yine bahar gelmiş tüm çiçekler toprağı yedi renge boyamış. Erkek çiçek, kışın kurduğu hayallerini anlatmış. Dişi çiçek de sevgilisinin fikirlerini çok beğenmiş ve bir daha ki sefere hiç kimsenin açmaya cesaret edemediği, kışın dondurucu soğuğunda açmak için sözleşmişler. Bahar bitmiş, yaz geçmiş ve kış gelmiş. Sevgilisine kavuşma hayalleri ile yerinde duramayan erkek çiçek, karın bir yorgan gibi kapladığı toprağı delerek yeryüzüne çıkmış.
Bembeyaz karlar içinde o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış..aramış..aramış. Ama bulamamış. Ümidini yitiren erkek çiçek bir süre sonra üzüntüsünden boynunu eğmiş ve soğuğun şiddetine dayanamayıp hayatını kaybetmiş. Boynu bükük kardelen çiçeğinin hikayesi böyle.
İşte bu yüzden karda sevgilisini bekleyen çiçeğe "kardelen", yarı yolda bırakan çiçeğe ise "hercai" diye hitap edilir.-Alıntı-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
01.01
Genel KurguYazmak, şükrü ifade etmektir. Kelimelerin büyüsüne inanarak bende yazmaya başladım. Kalbe dokunmak, içi titretmek, yüreklendirebilmek adına yazıyorum.