Babam bana hiç masal anlatmadı."Git yerine yat" dediği zaman sessizce gidip yatardım. Her zaman annem gelirdi üzerimi örtmeye. İşten her zaman yorgun gelirdi. Yemeğini yer, koltukta uyuyakalırdı. Haftasonlarını bizimle değerlendirmez, arkadaşları ile vakit geçirirdi. Annem şikayet ettiğinde, " bir tatilim var onu da çok görüyorsunuz" diye savunma yapardı. Veli toplantılarına hep annem gelirdi. Babam çoğu zaman kaçıncı sınıfta olduğumu unuturdu. Karne günleri karneme bakacak kadar ilgiliydi sadece. Yaptığım güzel şeyleri görmezdi. Kusurlarımı vururdu yüzüme. Aramızda İsrail ile Filistin arasındaki koca kalın duvarı andıran bir duvar vardı. Bayramdan bayrama öperdik birbirimizi. Kendi kendime düşünürdüm "beni neden sevmiyor?"
Her zaman arkadaşlarımla babaları arasında ki o sıcacık, huzur kokan ilişkiyi kıskanmışımdır. Çünkü hiçbir zaman babam varmış gibi hissetmedim. Mutluluğumu, hüznümü, korkularımı, sevincimi, hayallerimi paylaşabileceğim bir baba figüranım hiç olmadı.
Babam beni hiç dövmezdi. Ama tek bir bakışı, tek bir sözü yeterdi darmadağın etmeye. Canım yanardı sessizce yorganımı dişleyerek ağlardım. Sabah hiçbir şey olmamış gibi devam ederdim. Nazlanamazdım babama. Çekmezdi de nazımı..
Sigarayı benden çok severdi. Babamın elinden tutup bakkala da gitmedim hiç. İçime sığmayan mutlulukla "baba bundan istiyorum" diyemezdim.
Kanayan dizlerimi hep annem temizlerdi. Zavallı annem babamın boşluğunu tamamlamaya çalışırdı. Sevgisiz bırakmazdı. Yorulsa da belli etmezdi. Tanıdığım en güçlü kadındı..
Baba sevgisini hissetmedim yüreğimde. Babamı sadece fotoğraflarda tanıma şansım olsaydı zihnimde ve hayalimde mükemmel biri olduğuna inanabilirdim. O zaman kahramanım olurdu.
Elimdeki bardağı yanlışlıkla yere düşürsem laf söylerdi. Çocukluğum boyunca babamın bana karşı bu tutumuna hep sessiz kaldım. Duygu ve düşüncelerimi annemle bile paylaşmadım. Ne yaşadıysam içimde yaşadım.. En büyük savaşları kendi içimde yaşadım.
Gençliğimde de devam etti bu durum. Sevgiye olan açlığımı farklı yerlerde gidermeye çalıştım. Gelip geçici mutluluklar yaşadım. Her defasında soluğu yine annemin göğsünde ağlayarak aldım.
Artık babamdan nefret ettiğimi hissediyordum. İki yabancı gibiydik. Soru sorarsa cevaplardım ve sohbet o kadarla kalırdı. Hayallerimde ki baba ile yaşıyordum. Babamın beni sevip sevmediği çokta umrumda değildi.Bir gün babamın akciğer kanseri olduğunu öğrendik. Hiçbir şey hissetmedim. Hastalığına rağmen değişen bir şey olmadı. Yaptığım her hareketim gözüne batardı. Daha ne kadar kırabilir ki diye düşünüp dururdum kendi kendime. Her defasında da dibe çekmeyi başarırdı.
Babam aydan aya çöküyordu. Ölüşünü izliyordum..
Ne o bana bir adım attı ne de ben ona.
Bir sabah artık nefes almıyordu. Babam ile birlikte bende buz gibi olmuştum. Hayatta iken yüzüne söyleyemediklerimi ölü bedenine söyledim;
"Neden beni hiç sevmedin? (derken gözlerimden yaşlar boşaldı) Bana bisiklet sürmeyi öğreten neden sen olmadın? Neden hiç masal anlatmadın, neden hiç bir sabah güzel kızım diye uyandırmadın? Hayallerime, sevinçlerime neden ortak olmadın?
Çaresiz kaldığımda sığındığım liman olmadın. Neden denizin ortasında boğulmama müsaade ettin?
En önemlisi çocukluğumu neden elimden aldın? Seni sevmeme neden izin vermedin?
Biz neden baba-kız olamadık?"Bunların cevabını hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Ölene kadar bana karşı çehresinde ki ifade hiç değişmemişti.
Gittin baba. Ardında yarım kalmış bir çocuk bıraktın. Ben en son sana ne zaman sarıldığımı hatırlamıyorken, sen telafi etmeden öylece gittin.. Yanımda olmana rağmen sarılamadığım günleri telafi etmeden gittin.
Sana ihtiyacım olduğu zamanlar da "babam saçımı okşarsa her şey geçer" diyemeden gittin.
Ölmeden sadece bir kere "seni seviyorum" deseydin ben koşardım sana..
Bana da yazık değil mi baba? Sen hayatta iken kaç defa öldürdün beni. Kaç kere kanatlarımı kırdın da uçamadım.
Yazık değil mi bana, zaten yaşarken baba hasreti çekiyordum, şimdi mezarının başında mı hasret gidereceğim?
Yaşarken içimde kopan kıyametleri hissetmedin, şimdi hissediyor musun?
Pişmansındır belki de... Ama çok geç. Yıllarım gitti. Çocukluğum gitti.
Şimdi ben seni nasıl affedeyim baba?Sen hiçbir zaman iyileşmeyen, daima kanayan yaram olarak kalacaksın.
Hoşçakal Baba..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
01.01
Ficción GeneralYazmak, şükrü ifade etmektir. Kelimelerin büyüsüne inanarak bende yazmaya başladım. Kalbe dokunmak, içi titretmek, yüreklendirebilmek adına yazıyorum.