Size çok etkilendiğim, şahit olduğum bir yaşam öyküsünü anlatmak istiyorum.
Seher teyze 60 yaşını geçkin hiç evlenmemiş bir kadın. Henüz iki yaşında iken anneciği vefat etmiş. Annesi vefat etmeden önce tek çocuğunu, eşinin süt kardeşine emanet etmiş ve hayata veda etmiş.
Kendisine emanet edilen çocuğa iyi bir şekilde bakmak için hayatını etkileyecek evlilik kararından vazgeçmiş, evlenmemiş ve çocuğu olmamıştır.
Suzan Anne, iyi bir çocuk yetiştirmiş annesinin yokluğunu hissettirmemeye özen göstermiştir. Evlenme çağına gelen Seher Teyze, babasını yalnız bırakmak istemediği için gelen taliplerini hep reddetmiş. Çalınan kapılar açılmamış.. Bir müddet sonra kapılar çalmamaya başlamış.
Üç kişilik ailesi ile çok mutluydu. Abi- kardeş Seher Teyze'nin üzerine titriyordu. Seher Teyze'de babasına çok düşkündü. Şu hayatta birbirlerinden başka hiçbir dayanağı yoktu.
Ölüm Allah'ın emri bir sabah kahvaltısında ani bir kalp krizi ile Seher Teyze babasını da kaybetti.
Ali Dede vefat ettiğinde henüz ilkokula gidiyordum. Dün gibi hatırlıyorum Seher Teyze'nin acı feryatlarını. "Babam beni bırakıp nereye gidiyorsun! Götürmeyin babacığımı." Ağlamaktan sesi kısılmıştı. Geride bir tek onu büyüten Suzan Anne kalmıştı. İkisi birbirine sımsıkı tutundu. Birlikte gülüp, birlikte ağladılar..
Suzan Anne 85 yaşına geldiğin de kısmi felç oldu. Seher Teyze hiçbir zaman "of" demeden Suzan Anne'ye baktı. İlgisini, sevgisini üzerinden çekmeden tertemiz baktı. İkisi bir bütündü benim gözümde. Seher Teyze babasından kalan maaş ile geçiniyor hastasına bakıyordu. Adaletsiz hayat Suzan Anne için bakım parası veremeyiz dedi. Sadaka olsun diye de aylık sadece 60 lira bez parası karşılamayı kabul etti. Seher Teyze öyle koca yürekli bir kadın ki hiçbir şeye tamah etmeden onu büyüten kadına olan hayat borcunu ödemek için didinip duruyordu.
Hasta olmak zor, aylarca yatağa bağlı kalmak zor ama hastaya bakmak "çok" zor. Hastaya tek başına bakıyorsan çok daha zordur. Seher Teyze hiçbir zaman şikayet etmedi. Suzan Anne'ye küçük çocuk gibi baktı. Öyle sevdi, Suzan Anne'de öyle sevindi..02.03.2017
Bir sabah gözlerimizi Seher Teyze'nin telefonu ile açtık.
"Halam rahatsızlandı" dedi. Yanına gittiğimiz de Suzan Anne bizi tanımamıştı. İçimde daha önce hiç hissetmediğim bir ürperti vardı. Ambulans ile hastaneye kaldırdığımız da ikinci defa felç geçirdiğini öğrendik. Seher Teyze ve Suzan Anne için çok daha zor bir süreç başlamıştı. Suzan Anne artık hiçbir şekilde konuşamıyor, hareket edemiyordu. İki hafta hastanede kaldıktan sonra eve geldi. Bizimle konuşamıyor ama bizi gördüğünde mutluluğunu gözlerinden anlayabiliyorduk. Zor süreç dedim ya, Suzan Anne ne yemek yiyebiliyor ne de su içebiliyordu.
Bir gün yine Suzan Anne yine fenalaştı. Korkarak yanına yaklaşıp nabzını ölçtüğüm de çok yavaş atıyordu. Acil ambulans çağırdık. Saniyeler önemliydi..
"Suzan Anne! Nefes almayı unuttun hadi bir nefes al. Suzan Anne!" diye sesleniyorduk.
Zaten o son görüşümüz oldu.
Bir hafta boyunca bilinci kapalı yoğun bakımda yattı. Hiçbir şey yemeden, gözlerini hiç açmadan..
Doktor da anlamış olsa ki Seher Teyze'ye "görmek ister misin?" demiş.
Ve beni derinden etkileyen o an;Seher Teyze, Suzan Anne'nin yanına girdiğinde "halacığım ben geldim" demiş. Bilinci kapalı, daima uyuyan kadın gözlerini açmış. Ve sevgi dolu gözler ile bakmış. Nasıl bir sevgi bu? Hiç kimseyi tanımayan kişi bir sesi nasıl tanır? O sesi nasıl içselleştirdi ise beş dakika da olsa ruhuna şifa gibi geldi. Seher Teyze ardından "evimize gideceğiz, biraz sabret. Allah demekten vazgeçme" deyip son kez helalleşmişler.
Bu Seher Teyze'nin, Suzan Anne'yi son görüşü oldu.04.04.2017
Bir hafta yoğun bakımda kalan Suzan Teyze artık dünyaya veda etmiş, acı haberi Seher Teyze'ye ulaşmıştı. Güçlü olmaya çalışıyordu. Tabutunu görene kadar.. "Sende mi halacığım? Sende mi bırakıp gidiyorsun beni? İçim yanıyor diye" yakındı. Hangi yürek dayanır ki buna..
Önce annesi, sonra babası ve en son onu büyüten kadın gitmişti. Artık koca evde dört duvar arasında yalnızdı.Yalnızlık, hiç bu kadar soğuk olmamıştı.
Bugün Suzan Anne ile çekindiğimiz fotoğraflara bakıyorduk.
Keşke hep böyle kalsaydı, ben bakardım ona dedi.
Düşünebiliyor musunuz? Çoğu anne ile evlat arasında olmayan bağ onlarda kördüğümdü. Seher Teyze'nin kanatları tamamen kırıldı artık.
Suzan Anne'nin en son giydiği terlikler duruyor yatağının kenarında. İlaçları hala baş köşede.. Sanki hiç ölmemiş gibi. Geride bunları bırakmış ve gitmişti.Nur yüzlü, melek kadın..Huzur içinde uyu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
01.01
Narrativa generaleYazmak, şükrü ifade etmektir. Kelimelerin büyüsüne inanarak bende yazmaya başladım. Kalbe dokunmak, içi titretmek, yüreklendirebilmek adına yazıyorum.