5. Bölüm: ''Yürek Yangını.''

2.5K 597 46
                                    

BÖLÜM DÜZENLENMİŞTİR.

Hinder - Better Than Me

İyi Okumalar.

*

5. Bölüm: ''Yürek Yangını''

Oturduğum koltukta biraz daha arkama yaslanarak daha rahat bir konuma getirdim bedenimi. Rahatlamış bedenim, kendini uykunun kollarına teslim etmesin diye zihnimle savaş halindeydim. Duygularımın beraberinde uykularım da yenik düşmüştü galiba duyduklarıma. Ama bu sorun değildi, bununla da savaşabilirdim. Her ne olursa olsun bu meselenin aslını öğrenecektim ben bugün.

Bakışlarımı dikmiş olduğum yoldan çekip arabayı sürmekte olan kuzenime çevirdim. Bulunduğumuz ortamdan soyutlanmış, dünyayla olan ilişkisini kesmiş gibiydi. Söyledikleri onun da üzerinde etkisini bırakmıştı, görebiliyordum bunu. Benden aşağı kalır yanı yoktu çünkü.

''Durgunsun,'' dedim ona bakmaya devam ederken. Yüzünde hiçbir mimik oynatmaksızın beni duymamazlığa gelirken, arabasını kullanmaya devam etti. Her zaman alışık olduğum Melih'in aksine karşımdaki adam içindeki umutları söndürmüş gibiydi. Oysa benim içime o umutları yerleştiren kendisiydi ama kendi kendini bilinmezliğe sürükleyen de oydu.

Hayat ne kadar da garipti değil mi?

Başkası için hüküm vermek ya da fikirlerde bulunmak kolaydı ama iş kendine sıra gelince sarpa sarıyordu her şey. Şu an Melihte olduğu gibi.

''Unuttuğun ya da fark etmek istemediğin bir şey var Nesrin,'' dedi, kısa bir süre yolda olan gözlerini bana çevirerek. ''Sen nasıl bunu annene konduramıyorsan, ben de babama konduramıyorum.'' Sonlara doğru kısılan sesiyle birlikte, kısa bir süre için bizi içinden çekip aldığı sessizliğe mahkum etti gene. Dillerimiz konuşmasa bile zihinlerimizde dönüp dolaşan kelimeler kucaklayıveriyordu birbirini kesin, biliyorum.

Bundan sonra ne olacağını, olayların ne zaman inceldiği yerden kopacağını henüz kestiremiyordum ama çok da uzak bir zamanda olmayacağını da hissedebiliyordum. Artık hiçbir şeyin umurumda olmadığı gibi olacaklar da umurumda değildi.

''Kimseye bir şey kondurmana gerek yok, çünkü böyle bir şey de yok. Boş yere üzme kendini. Ben biliyorum yok öyle bir şey.'' Başımı iki yana sallayarak söylediklerimi inkâr ettiğimi fiziksel olarak da destekliyordum. Tekrardan ona baktığımda onun da bana bakıyor olduğunu görmem fazla uzun sürmemişti. Bir yandan direksiyon hâkimiyetini kurmak için arada gözlerini yola çeviriyor, bir yandan da her şeyin yolunda olduğunu anladığı an tekrar gözlerini bana çeviriyordu. Anladığım kadarıyla onun da bana söylemek istedikleri vardı, fakat dile getiremiyordu. Ya da getirmek istemiyordu, sonuçta o da bir seçenekti.

''Nesrin,'' dedi, sonunda sessizliğini bozarak. '' Ya gerçekten böyle bir şey olduysa?''

''O zaman bununla yüzleşiriz,'' dedim, kısa keserek. Ne kadar kolay dökülebiliyordu kelimeler dudaklarımdan. Hâlbuki o kadar kolay değildi bununla yüzleşmek.

Bedenimi esir alan düşünceler telefonumun çalmasıyla birer birer uçup, zihnimi terk ettiler. Çantamda hala çalmaya devam eden telefonu bulduğumda Melek'in aramakta olduğu çağrıyı cevaplayıp ahizeyi kulağıma getirdim.

''Aşk olsun kuzum, böyle mi konuşmuştuk seninle. Hani günaşırı arayacaktın, gün değerlendirmesini yapacaktık. Hiç yani, beni düşünen mi var? Melek kim ki zaten?'' Ahizeyi kulağıma getirdiğimden beri konuşmaktan nefes bile almadığını kestirebiliyordum. Hatta yanakları da kızarmıştır çok konuşmaktan. Hep öyle olurdu. Ne zaman bana saydırmaya başlasa, yavaş yavaş kızarıverirdi yanakları. Onda en sevdiğim özelliklerinin başında geliyordu bu.

Yaban Gülü | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin