20. BÖLÜM: "İyi ki."

518 80 15
                                    

Kodaline - Brother

İyi Okumalar.

*

20.Bölüm: "İyi ki."

Kızgınım hayata. Hem de o kadar kızgınım ki bazen bu kızgınlığımın beni yorduğunu hissediyordum.

Hissettiğim kızgınlık yoruyordu beni, fakat benim hâlâ kızgınlığım geçmiyordu. Atamıyordum onu içimden. Elimden gelmiyordu bu. İçimde biriken o kızgınlık boğazıma yumru gibi oturuyordu, oradaki varlığını hissettiriyordu. Öyle bir hissettiriyordu ki, kursağımda o ince sızıyı hissediyordum. Gözlerime yaşlar doluyor, ama kesinlikle aşağı akmasına izin vermiyordum. Beni ele geçirmesine izin vermiyordum.

Bazen de o kadar zor oluyordu ki, dayanamıyordum. Bir köşeye çekilip kimse görmeden içimi boşaltmak istiyordum. Ağlamak istiyordum. Gözüme dolan o yaşları artık akıtmak istiyordum. Daha fazla güçlü görünmek istemiyordum. Çünkü değildim. İnsanlar ne kadar güçlü olduğumdan bahsediyordu, içimdeki savaşı bilmeden. Kimse bilmiyordu benim nelerle boğuştuğumu, neler yaşadığımı.

Dışarıya güçlü görünmek için verdiğim çabayı bilmiyorlardı.

Artık zamanı geldi. Bilmelilerdi. Kendi kendimle verdiğim mücadeleyi görmelilerdi. Çünkü... Çünkü ben, kursağımdaki bu sızıyı hissetmek istemiyordum, onun gözümü doldurmasına izin vermek istemiyordum.

Ben artık güçlü görünmekten yorulmuştum... Başkaları adına üzülmek de buna dahildi. Sevdiğim insanları üzgün görmeye dayanamıyordum. Uzun zaman sonra ben bu kadar mutlu olmuşken, onların da olmasını istiyordum. Çünkü çevremdeki insanlar mutlu olmayı hak eden insanlardı. Kimisi vardı ki, mutluluğu bile hak etmezdi. Biz, o kimselerin içerisinde yer almıyorduk.

Her şeyin yolunda gitmesine bu kadar geç alışmışken olumsuzlukların peşimi bırakmayacağı gerçeğini de göz ardı etmiştim.

Belki de öyle olmasını ummuştum.

Dersten çıktıktan sonra kantine gelmiş ve kendime çay almıştım. Tam çay bardağını elime almış masaya oturacakken karşıdan gelen Melih'i görmüştüm. Birbirimizi gördüğümüz o anda donakalmış ve bir müddet bakışmıştık. Bana öyle bir bakmıştı ki, onun gözündeki yerimi bir kez daha görür olmuştum. O an; ne kantindeki kalabalık bana engel olmuştu, ne de yanlışlıkla yere döktüğüm çay bardağı. Günlerce bu anı bekliyormuş gibi kendimi onun kollarında bulmuştum. Abimin kollarında...

Gözlerim bu anı bekliyormuş gibi akıtmıştı şeffaf incilerini. Belime yerleşip beni sarmalayan kolları tarafından ömür boyu sarılıp sarmalanmayı diledim. Ellerim sırtına yerleşmiş sanki mümkünmüşçesine daha da çok çekmiştim onu kendime. Canını canıma katarcasına. Fakat benim canımın yarısını o kaplıyordu zaten, daha ne kadar katabilirdim ki onu içime. Mümkün müydü bu?

"O kadar ihtiyacım vardı ki sana, koşup arkandan gelmek istedim. Fakat o kadar yıkılmıştın ki, yemin ederim kendimi unuttum seni düşündüm. Sonra seni o durumda görmeye katlanamayacağımı anladım ve bekledim. Bugünü bekledim, Nesrin. İnan, çok bekledim..." diye fısıldamıştı kulağıma titreyen sesiyle. Fısıltısı tüylerimi diken diken etmiş, ona daha çok yer açmıştı içimde.

Ondan ayrılıp ellerini tuttuğumda gözlerinin içine bakmıştım. Ah o gözleri, içimi şefkatiyle eriten gözleri...

"Oturalım mı biraz? Konuşurduk, senin de anlatacağın şeyler olduğunu düşünüyorum. Hem bir kez de ben seni dinlerim, yorulmadın mı artık beni dinlemekten?" diye şakayla takılmıştım ona. Yüzüne yerleşen kederli gülümsemesi bir an önce konuşmasını istememe sebep olmuştu o an. Birbirimizden tamamen ayrılmış ve çayı dökmüş olduğum masaya doğru ilerlemiştik. Dökülen çayı temizleyen abiyi gördüğümde mahcubiyetle suratına bakıp özür dilemiştim.

Yaban Gülü | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin