26. Bölüm "Haram Geceler"

2.2K 112 24
                                    

Gözlerim onun gözlerini çevreleyen siyahlıklarda gezindi, göz bebeğinde ki hafif parlaklığa baktım. Sonra etrafını çevreleyen beyazlığa, onları gölgelendiren kirpiklerden uzaklaşıp kaşlarının kavislerine baktım. Yüzünü tamamen incelediğimde sert hatlarını inceledim, dediklerinin bende bıraktığı etkiyi saniyesi saniyesine izliyordu. Derin sessizlik sağır edici. sert yutkunuşlarım karanın gözleri odağında, terlemeye başlayan ensemden akan bir damla terin beni huylandırışı kirpiklerimi kıpıştırmama neden oluyordu. ellerim bile titremeye başladı, o adamdan bu kadar korktuğumu yeni idrak etmiştim. deli hareketleri aklıma doluşunca dudaklarım titredi. elimde kavradığım çatalı yavaşça masanın üstüne bıraktım, elim titrediği için tok bir ses çıkmasını engelleyemedim. karanın gözleri bir kaç saniyeliğine titreyen elime kaydı sonra elinde tutmuş olduğu telefonu indirdi masaya.

"Şehrazat iyi misin?"

Ona cevap veremedim.

"Karan nasıl kaçmış bu? bir sürü adam diktik oraya!"

Aralın da şaşkınlık akan cümlesinden sonra karanın yüzünde ki ani siniri okudum. Gözlerimi ondan ayırmazken göğsü kalkıp inmeye başladı, sıktığı yumruğunu sertçe masaya geçirdi. Tabaklar onun bu vuruşu ile hafifçe havalandı ve geri masaya dönerken kısa bir gürültü oluşturdu. o gürültü yerimde bir kere sıçramama neden oldu.

"Biz doğru adamları dikememişiz demek ki."

karanın sinirine oranla artan korkum midemde hafif bir bulantı oluşturdu. Aral masadan hızla ayaklanırken onun cebinden telefon çıkardığını görebilmiştim ama gözlerim karandaydı, aptalca bir his onun bir şey yapmasını istiyordu. serdarın serbest kalmış olması aklıma kabusumu getirdi, tüylerim diken diken olurken sertçe yutkunmaya devam ettim.

"bekle bir dakika, geliyorum ben hemen"

Aral , karana hitaben dediklerinden sonra birilerini arayarak mutfaktan çıktı. gözlerim masadaydı, önümde duran daha bir kaç saat önce keyifle yaptığım yemeklere bakıyordum. bu yemeklere bakmak mide bulantımı arttırırken iyice terlemeye başlamıştım.

"Şehrazat?"

karanın yumuşak sesini işittiğimde gözlerim yavaşça onun yüzünü buldu. bir kaç saniye önce ki sinirinden uzaklaşmış bana adlandıramadığım bir endişe ile bakıyordu.

"Beni bulacak "

mırıldanışım üzerine kaşları derince çatıldı.

"öyle bir şey olmayacak"

kafamı sağa sola salladım, onun dediklerini inkar ettim. titreyen ellerimi masaya yasladım, gözlerim şimdi onun yüzü dışında her yerde geziniyordu.

"Beni bulacak, peşime düşecek yine"

masadan yavaşça kalktığımda ayaklarım uyuşmuş gibiydi ama vücudumda gezinen endişe bu uyuşukluğu yok ediyordu. ellerimi saçlarımın arasına yerleştirip arkamda ki sandalyeyi ittim. sandalyenin bıraktığı boşluktan yararlanarak masadan uzaklaştığımda mutfakta bir ileri bir geri yürümeye başladım. ellerim hala saçlarım arasındayken gözlerim aralanmış, dudaklarım titriyordu.

"yine peşime düşecek, bırakmayacak peşimi"

karan da masadan kalktığında korku dolu gözlerim onu es geçti, mutfakta yürümeye çabalarken önüme geçti. Ellerini omuzlarıma yerleştirip beni durdurdu.

"Ben yanındayken sana asla zarar veremez"

gözlerim onun üzerinde ki kazaktayken yavaşça kafamı kaldırdım, uzun ince boynu boyunca geçip çenesinde durdu gözlerim. keskin çenesine ve kirli sakallarına baktım, gözlerimi yavaşça kaldırıp yüzüne baktım. yakınımda durduğu için kirpiklerinin kıvrımına kadar görebiliyordum. Zehirli bir düşünce sızdı aklıma bir anda.

KARANLIĞIN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin