Ellerimde tuttuğum kırık kalbimin parçalarıydı. Öyle ki kendi acısı yetmezmiş gibi ellerimi de paramparça etmişti sanki. Yerlerde kan mı vardı? Yoksa sadece acım mı taşmıştı göğsümden? Sevmek miydi böyle yakan yoksa sevilmemek mi?
Başım dönüyordu, oturduğum yerden yere düşecek gibi hissediyordum. Berbat hisler her yerimi sarmıştı. Daha birkaç saat önce birbirimizin olmuşken şimdi başka bir kadın aramıştı. Ne kadar zaman geçerse geçsin tüm benliğimle kıskanacağım kadın. Meyra ona gel demişti. Karan belki yıllardır bu anın gelmesini beklemişti. Ona dur diyemezdim. Kalamazdı, gidemezdi. Kalsa da gitse de ben yanacaktım, o da yanacaktı. Öyle bir şeydi ki bu sanki yolun sonuna gelmiştik. Gözümüzü kapatıp yokmuş gibi davrandığımız her şey tokat gibi çarpmıştı suratımıza. Oysa uyuduğumuz uyku çok güzeldi, her şey normalmiş gibi gözlerimizi kapattığımız bu kısa uyku, uyuduğum en güzel uykuydu. Böyle acımasızca uyandırılacağım hiç aklıma gelmemişti.
Karan pantolonunu giydiğinde titreşen göz bebeklerim onun üzerindeydi. Gidecekti. Bana hiç bakmıyordu, yüzünde aldığı telefonun ona bıraktığı şok vardı hala. Tişörtünü de giydiğinde tüm gücümü topladım. Hüngür hüngür ağlamamak için boğazımda topladığım o yumruyu yuttum.
"Gi-decek misin?"
Bu gitmek sadece fiziksel değildi. Benden, bizden gidecek miydi? Meyra onu hatırlıyorsa ve Karanla olmak isterse Karan ne yapacaktı? Kafasını kaldırıp bana baktığında ne kadar acı çektiğimi gördü. Şüphesiz onunda canı yanıyordu ama hangi kadın içindi bilemedim. Bu bilinmezlik canımı daha çok yaktı. Sanki bir astım krizi geçiriyordum ama biliyordum ki nefeslerimi zorlayan astım değildi karanın bana yaşattığı berbat hislerdi.
"Gideceğiz"
Fısıltısı sessizliği çığ gibi yardı. Onu kendi ellerimle Meyraya götürme mi istiyordu? Bu intikamının en can alıcı noktası mıydı? Gelip görmemi mi istiyordu. Bağırmak istedim. Her şeyi kırmak, karanı incitmek istedim ama sustum. Tonlarca acı omuzlarıma binmemiş gibi yaptım.
"Ben...gelemem."
"Şehrazat." diye inledi. Elleri ile yüzünü sıvazladı. Çok kötü görünüyordu, meyra ile yüzleşmeye hazır değildi. Tekrar bana baktı, yüzü kaskatıydı.
"Eğer gelmezsen...Bir daha seni anlatacak cesareti toplayamam."
Durdum. Her şeyi anladım. Kalbim bu gerçekle kasıldı. Ben Meyrayı göreyim istemiyordu, Meyranın beni görmesini istiyordu. Bu gerçek kastığım bedenimi gevşetti. Kendimi tutmayı bırakıp ağlamaya başladığımda karan beni izliyordu. Ellerimi yüzüme koydum ve hıçkırarak ağladım. Bu ağlayışım biraz önce hissedip de sesimi çıkaramadığım tüm berbat hislereydi. Karan neden ağladığımı sormadı, ben de söylemedim. Çabuk toparlanıp ellerimle göz yaşlarımı sildim ve ayağa kalktım.
"Dışarıda seni bekliyorum."
Karan odadan çıktı. Yavaş adımlarla dolaba yaklaşıp üzerimi değiştirdim. Aynı yavaşlıkta aşağı indim. Dış kapının önünde durdum. Karan sırtını arabaya yaslamış sigara içiyordu. Acısını bildiğimden mi yoksa gerçekten acısını gösterdiği için mi bilinmez, yüzünde acı bir ifade vardı. Sigarayı normalde içtiği gibi içmiyordu. Gözleri dalmıştı bir noktaya. Ateş sigarayı bitirmiş gerisinde uzun bir kül bırakmıştı. Karanın eli yanmış olmalı ki gözleri daldığı noktadan koptu. Sigaraya bakıp elinden attı. Kapıdayken göz göze geldik. Beni görünce arabaya bindi. Onun ardından gidip yavaşça arabaya bindim. Biraz öyle durduk. İkimizde konuşmadan, hiçbir şey yapmadan belki hiçbir şey düşünmeden durduk öylece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OĞLU
RomanceBilimsel olarak sadistler başkalarına acı çektirip zihnen zevk alan kimselerdir. Benim için ise bana asla zarar vermeyeceğini bildiğim karanlık bir adam. Uyarı: yetişkin içerikli sahneler mevcuttur. Dark Romance