Ruhumu titreten soğuk bir rüzgar vardı sanki. kaburgalarımı birbirine geçirip içinde çırpınan zavallı kalbimi paramparça ediyordu. İnsan hem yaşayıp hem de aynı anda nasıl ölebilirdi? nefes alıpta yıllardır hiç nefes almamış gibi, sanki yıllardır bedenin bu dünya üzerinde ama kalbin hiç atmamış gibi. Ruhsal acıların fiziksel acılardan daha ağır olduğunu bilirdim ama bu ruhsal acı en ağırıydı. içimde patlamaya hazır bir bomba vardı, patlamaya her yaklaştığında büyüyor canımı acıtıyordu. sanki karan bir tek söz daha söylese patlayacak ve yaşadığım tüm ruhsal acıları katledecekti.
karşımda duruyor öylece yüzüme bakıyordu, aynı anda binlerce duyguyu hissediyordum. göz yaşlarım yanaklarımda kurumuştu, yüzüm bu kuruluğun etkisi ile gerilmişti. aldığım nefesler dakikalar önceki şiddetli hıçkırıklarım sebebiyle boğazımı yakıyordu. dünyam başıma yıkılmıştı, şimdi ne söylese bu söylediklerini telafi edebilir diye düşünüyordum. şimdi ne yapsa tüm bu yaptıklarını unutturabilirdi.
dağınık saçlarının altından gözlerime son kez baktı, o gözlerdeki hiçbir duyguyu seçemedim. önce geri bir adım gitti, bu geri adım sadece fiziksel olarak benden uzaklaşması değildi bunu biliyordum. sadece tek bir adım aramıza uçurumlar koydu, sanki bir daha onun dudaklarından hiç güzel bir kelime çıkmayacakmış gibi hissettim. gözlerini gözlerimden aldı arkasını döndüğünde sırtı ile bakıştım. ardından bir enkazı bırakarak evden çıkıp gitti.
dakikalarca ayakta durdum. öylece karan'ın ardından bıraktığı boşluğa baktım, bir şey yapmam gerekiyordu bir yerlere gitmem gerekiyordu. uyuşmuş vücudumu zorlukla hareket ettirip odadan çıktım. ayağımdaki kesik acısı ile kendini belli ediyordu. merdivenlere attığım adımlarda küçük birer kan lekesi bırakıyordum. bir kaç merdiven sonra leke silikleşerek yok oldu. üst katta ki banyoya girip kapıyı ardımdan ittim. üzerimde ki kıyafetleri umursamadan kabine girip kapıyı örttüm. sırtımı duvara yasladığımda elimi bilinçsizce musluğa atıp suyu açmıştım. soğuk bir su başımdan aşağı birden dökülünce irkilerek titrek bir nefes aldım. soğuk su üzerimde ki şoku atmama yardımcı oldu. göz yaşlarım suya eşlik ederken sırtımı duvara sürterek yere çöktüm. kıyafetlerim tazyikli suyun etkisi ile sırılsıklam olurken uzun saçlarım yüzüme yapışmıştı. dudaklarımın arasından kaçan bir hıçkırıktan sonrası kesilmedi. banyonun içinde ağlarken çıkardığım iniltiler yankılandı. ellerimi fayansa yaslayıp ağlamaya devam ettim, su akıp gidiyordu. bağırarak, deli gibi ağladım. sanki ağlarsam geçecekmiş gibi, sanki göz yaşlarımla beraber içimde ki acı sökülüp dökülecekmiş gibi.
saatlerce banyoda suyun altında kaldım. bir süre sonra suyu kapatmış ıslaklığımla beraber kabinde öylece oturmaya başlamıştım. toplamış olduğum dizlerime sardığım kollarımla beraber ileri geri sallanıyordum. gözlerim yerdeydi, düşüncelerim allak bullaktı. bundan sonra ne olacaktı bilmiyordum ve bu bilinmezlik can sıkıcıydı. bedenim bu ıslaklığa tepki verip titremeye başladığımda yavaşça yerimden kalkıp kabinden çıktım. üzerimde ki ıslak kıyafetlerden kurtuldum ve temiz bir havluyu bedenime sarıp banyodan çıktım. yavaş adımlarla kendi odama doğru yürürken birden koridorun ortasında durdum. omzumun üzerinden geride kalan karan'ın odasının kapısına baktım. bu koridorda geçen her anı gözlerimde canlandı. sanki ben hep üzerimde ki bu havlu ile ortada duruyordum ve her anı bir bir yaşanıyordu. gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve odama girdim.
dolaba yaklaşıp üzerimi giyindikten sonra koltuğa uzandım. artık ağlamak imkansızdı, göz yaşlarım tükenmişti. aynı ağlamak gibi uyumakta imkansızdı sanki, göğsümün üzerine ağır bir şey konmuştu. sürekli derin derin nefesler alma isteği uyandırıyor ama aynı zamanda hiç nefes almıyormuş gibi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OĞLU
Roman d'amourBilimsel olarak sadistler başkalarına acı çektirip zihnen zevk alan kimselerdir. Benim için ise bana asla zarar vermeyeceğini bildiğim karanlık bir adam. Uyarı: yetişkin içerikli sahneler mevcuttur. Dark Romance