46. Bölüm "Matem"

298 16 24
                                    

Sıcak bir kaldırım taşı, ölü bir bedenin kanına ev sahipliği yapıyordu. Bir kaldırım taşı, hayatım boyunca unutamayacağım bir acıya ev sahipliği yapıyordu. Kaç kez üzerine basıp geçtiğimi bilmediğim, sokağın her hangi bir kaldırımıydı işte. Kan yayılıp köşelerine birikmese ne kadar uzun olduğunu bile bilmediğim, basıp geçerken orada ki varlığının hiçbir önemi olmayan bir kaldırımdı. Şimdi ise bu sokaktan her geçtiğimde üzerinde Barbaros'un kanını görecektim.

Bedeninin bir kısmı kaldırımda, diğer kısmı yolda hareketsizce duruyordu. Kafasından akan kan dizlerime kadar gelmişti. Kanın kokusu çoktan burnuma ulaşmıştı. Şüpheye yer kalmayacak şekilde ölmüştü.

Gece su içmeye inmeseydim veya onları konuşurken dinlemeseydim Barbaros şuan yaşıyor olacaktı. Kızıp gittiğinde arkasından koşmasaydım da yaşıyor olacaktı. Onu öldüren şey benim yanımda oluşuydu. Aslan yanımda kim olursa olsun düşünmeden sıkacaktı ve onun silahından çıkacak kurşunun sahibinin Barbaros olacağını asla tahmin edemezdim.

Kalbim ezildi, ezilip un ufak oldu. Bedenim deli gibi titriyordu. Yaşadığım şok dalgası yerini acıya bıraktı. Göğsümden boğazıma yükselen bir feryat sokakta yankılandı. Sonra bir feryat daha, bir tane daha ve bir tane daha. Göğsümden yükselen o his beni feryatlar içinde titretiyordu. Tek bir kelime edemiyordum, dudaklarımın arasından sadece acı dolu haykırışlar çıkıyordu.

Kollarımdan tutulduğumda karşı koymak için çırpındım. Çığlıklarım sokakta yankılanmaya devam etti. Öyle direndim ki beni çeken her kimse kaldırmayı başaramadı. Elleri koltuk altımdan öyle sert kavradı ki yaşadığım ruhsal acıya fiziksel acı da eklendi. Beni sürüklemeye başladığında Barbaros'un cansız bedeninden uzaklaştım. Ona ulaşmak istedikçe aramıza mesafeler girdi. Çığlıklarımı kimse duymadı sandım ama karanlığın içinde buraya doğru koşan iki adamı seçebildim. Silah sesini duymuşlardı, gölgesinden bile tanırdım Karan'ı. Var gücü ile koştu ama yetişemeyeceğini biliyordum, zaten Barbaros çoktan ölmüştü.

Bir arabaya atılan bedenimi kaldıramadan Aslan arabaya bindi ve kapılar kapandı. Korku ve acı içinde gözlerim ona döndü. Çenem titriyordu, göz yaşlarım akıyordu ama sanki hiç ağlamıyor gibi donuktu yüzüm. Büyük arabanın siyah deri koltuklarında, sanki dakikalar öncesinde bir adamın kafasına sıkmamış gibi oturuyordu. Yüzünde tatmin olmuş bir ifade vardı. Araba hareketlendiğinde çok geçmeden bedenimin aynı Barbaros'un ki gibi, herhangi bir kaldırımda, cansız duracağına emin oldum.

"Benim evime gelip, benim oğlumdan aleyhime ifade vermesini istemeni çok cesurca bulduğumu söylemek isterim." Korku ile kasıldığımda gülümsedi. "Oradan baktığında hasta doktor mahremiyetini önemseyen biri gibi mi duruyorum Pamira?"

Sarsıldım, bunu nasıl düşünmemiştim? O odada bir kamera ya da ses dinleme cihazı olmalıydı. Aslan her şeyin farkındayken alay edercesine bana karışmamıştı. Onun gibi bir adamı böyle kandırabileceğimizi sanmak hataydı. Ben bu hatanın bedelinin böylesine büyük olacağını tahmin etmemiştim. Neden hataların bedelini hep en masumlar öderdi? Barbaros daha küçücük bir çocukken Aslan'ın cesaretini verdiği yetimhane müdürü tarafından tecavüze uğramıştı ve mahvolan hayatının yanında Aslan canını da almıştı ondan.

Hiçbir şey yapamıyordum, kaçamazdım, yalvaramazdım, kurtulamazdım. Acı içinde ağlamak dışında bu arabada yapacağım hiçbir şey yoktu. Çaresizliği iliklerime kadar hissettim. Aslan ise bu çaresizliği bana yaşattığı için müthiş bir haz içindeydi.

"Aslında doktorculuk oyunun umurumda değildi Pamira. Oğluma söylediklerin biraz çizgiyi aştı. Bu yüzden sana ne yapacağımı düşünerek biraz zaman geçirdim."

KARANLIĞIN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin