30. Bölüm"Katil"

1.6K 84 149
                                    

Hayat anlaşılmayacak kadar garipti. Kafanı ne kadar yorarsan yor onun oyunlarına karşı gelebilecek güce sahip değildin. bunu biliyorum ve boyun eğiyorum. karşıma çıkanlara, yaşadıklarıma ve yaşayamadıklarıma. boyun eğişlerim sadece bunlara değil, çoğu zaman kendime yeniliyorum, yanlış olduğunu bile bile gittiğim şeyler var. Bana zarar vereceğini bile bile vazgeçmediğim yanlışlar. Karşıma çıkanlar bunlarla ibaret değil, yıllardır bildiklerimin aslında bir yalan olduğunu görüyorum her defasında, neyin doğru olduğunu bilemediğim bir zamanın içinde kayboluyorum. İnsanlara güvenmek zor geliyor, şüphe duymayacağım insanlardan en büyük yalanları işittiğimden bunu biliyorum.

şimdi karşımda duran kadın tüm bunları sorgulamama sebep oluyor. Tek bir söz söylemeyip aramıza engel koymak istedim. Tek bir yalana tahammülüm yok. gözlerim onun titreyen bedenindeyken içeri doğru serin bir hava esti. Salık saçlarım bu hafif esinti ile omuzlarımdan biraz uzaklaştı. bu hava onu da üşütmüş olmalı ki üzerinde ki kabana sarıldı. saçlarını özensizce toplamıştı, dikkat etmemiş olmalı ki yüzünde makyajdan eser yoktu. göz altlarında ki morluk geceler boyu uykusuz kalmış gibi bir görüntü sergiliyordu. dudaklarını araladığında bir şey söyleyeceğini düşündüm, istemsizce irkilerek kendime geldim. ağzımı defalarca aralamama rağmen bir şey söyleyememek garipti, ona ne söyleyebilirdim bilmiyordum.

ortalıkta olmamama rağmen zerre önemsememişti, bedenimi satıp ona para getirmemi istemişti, şimdi böyle bir kadının neden yanıma geldiği düşündürüyordu. kendimi toparlamaya çabaladım ve esmeye devam eden rüzgarların saçlarımı yüzüme çarpmasına son vermek için kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"senin ne işin var burada ?"

arkamı dönüp merdivenleri kontrol ettim, bir ses yoktu. karan onu burada görmesini istemiyordum. kafamı geri ona çevirdiğimde bana doğru bir adım attı.

"pamira seninle konuşmam gereken bir şey var"

"ne konuşması? Sen nereden buldun burayı ?"

duraksayarak bana baktı, sertçe yutkunduğunu görür gibiydim. birbirine sardığı kollarını çözdü ve ellerini montunun cebine koydu.

"yaren'den öğrendim adresi"

diye mırıldandığında gözlerimi açarak ona baktım, beni bulmak için yaren'i bile işin içine koymuştu. kafam karman çorman olmuştu, gözlerim sürekli merdivenlere. halamın bana doğru geldiğini gördüğümde kaşlarımı çatarak ona baktım.

"içeri geç-"

onu kolundan tutup durduğumda cümlesine devam etmedi.

"burada olmaz!"

onu yavaşça itip kapıdan uzaklaşmasını sağladığımda içeri doğru bir adım attım, askılıktan montumu alıp üzerime geçirdikten sonra dışarı çıktım. ayakkabılarımı ayaklarıma geçirdim ve kapıyı yavaşça örttüm. karan uyanmadan dönebilmeyi umut ediyordum. kafamı çevirip halama baktığımda dikkatle bana baktığını gördüm.

"bir kafeye gidelim."

halam kafasını salladığında bahçenin ince yolunu aşarak kapıdan çıktım. yerde ki karları ayağımın altında ezerek yürümeye başladım. buraya yakın bir yerde bir kafe gördüğüme emindim. yanlış gitmediğimi umut ederek ilerlerken ellerimi ceplerime koydum ve kafamı hafifçe montuma gömüp soğuktan korunmaya çalıştım. karlar 2 gün öncesine ait olduğu için yerler buz tutmuştu, dikkatli attığım adımlara rağmen kısa aralıklarla dengemi kaybediyordum. halam bir adım gerimde geliyor hiç sesini çıkarmıyordu, onun varlığını karların arasına attığı adımların çıkardığı ritmik sesten anlıyordum.

KARANLIĞIN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin