kutunun kapağı , kutudan ayrıldığı an her tarafı bir sis kapladı. hülya direkt kutuyu yere attığında bunun bir sis bombası olduğunu fark ettim. göz gözü görmez hale gelmişken ne yerimden kıbırdayabiliyor ne de iplerden kurtulabiliyordum. adım sesleri kulaklarımda çınlarken hülyanın dehşet içinde bağırışını duydum
"bu da ne böyle ?!"
kulaklarımı dolduran diğer şey keskin silah sesleri olunca korku ile gözlerimi kıpıştırdım , bir şey görmüyordum ve bu duman hem boğazımı yakıyordu hem de gözlerimi. bir tane adamın bağırışını işittim
"efendim birileri biz-"
"kesin sesinizi beceriksizler ! koruyun beni !"
bir kaç adım sesi işittim , adamların hülyayı bir köşeye çekip onu korumaya çalıştıklarını zor bela seçtim bu dumanın arasından. silah sesleri kulaklarımı acıtıyordu , ve savunmasızca ortada durmak beni korkutuyordu. kendimi biraz salladım ve sandalyemin yere düşmesini sağladım , omzum yere sertçe çarptığında nefesim kesildi , acı tüm vücudumu sardı ve ağzımdan derin bir inleme çıktı.
"çok fazlalar !"
omzumun acısını bir köşeye atıp adamın dediklerine kulak astım. ayaklarımı yere yaslayıp zorlukla kendimi sürttüm , sürüne sürüne duvarın dibine geldiğimde ipler kollarımı acıtıyordu ve omzumun acısı kendini sürekli bana hatırlatıyordu. sis yavaş yavaş kaybolurken gözlerimin önüne dökülen sahneler daha netti , bir kaç adam hülyayı korumaya çalışırken yerde cansız yatanların hangi tarafın adamı olduğu muammaydı. kurşun sesleri birbiri ardına geliyordu ve korkudan zangır zangır titriyordum. anlımda biriken terler , anlım boyunca kayıp zemine damlıyordu. savunmasız olduğum düşüncesi gözlerimi doldurmuştu , ağlamaya yakın bir zamandayken kapıdan giren karanı gördüm. gelmişti , beni bırakmamıştı. karanın yanında ki iki adam karanı korurken onun bakışları bana kaymıştı. elinde ki silahını hızla beline koydu ve koşar adımlarla gelip dibime çöktü. eli ile ipleri almaya çalışırken kurtulmuş olmanın verdiği garip hisle ağlıyordum.
"şş tamam , geldim "
karan düğümü çözdüğünde beni biraz doğrultup belim boyunca döndürülmüş olan kalın ipi açmaya başladı. yaşlı gözlerim onun gergin yüzünde gezinirken zorlukla fısıldadım.
"k-karan ?"
"tamam geldim , çıkaracağım seni buradan "
iplerden tamamen kurtulduğumda boğazıma tırmanan acı ile iki üç kere üst üste öksürdüm. karan kolumdan tutup beni ayaklandırdığında telaşla etrafa bakıyordum. bir eli kolumu kavramışken diğer eli hızla beline gitti silahı aldı ve ateş etmeyi bırakmadan hızlı adımlarla beni kapıya doğru götürdü. yanında getirdiği iki adama döndü.
"koruyun bizi !"
o iğrenç yerden dışarı çıkana kadar iki adam bizi korudu. dışarı çıktığımızda şansımız o kadar yaver gitmemişti , bizi koruyan bir adam bir kurşun yedi. iki saniye geçmeden yere düştüğünde yerimde çakılı kalmış şokla açılmış gözlerimle yerde ki adama bakıyordum.
"karan vuruldu , adam vuruldu !"
karan beni kendine çekti ve yola doğru sürüklemeye devam etti
"gitmemiz lazım , hadi !"
beni arabasına bindirdiğinde korku ile yerime sinmiştim , o adam bizi korumak için ölmüştü. kafamı kaldırıp karana baktığımda arabanın arkasından dolaştı , hala karşıya doğru ateş edip kendini korumaya çalışıyordu. karanı kormaya çalışan diğer adamda vurulup bedeni arabanın hemen yanına devrildiğinde nefesim kesildi. ikisi de ölmüştü hem de bizi korumak için. boğazıma oturan yumru ile baş etmeye çalışıyordum. karan arabaya bindiği an arabayı çalıştırdı , silah sesleri bir kaç dakika içinde yok olmuştu , arabanın hızı sırtımı koltuğa gömmüştü , oradan tamamen uzaklaştığımıza emin olduğunda karan hızı yavaşlatmıştı. kafasını hafif bana çevirdi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OĞLU
RomanceBilimsel olarak sadistler başkalarına acı çektirip zihnen zevk alan kimselerdir. Benim için ise bana asla zarar vermeyeceğini bildiğim karanlık bir adam. Uyarı: yetişkin içerikli sahneler mevcuttur. Dark Romance