Hülya karayel'in sesinden bu kadar korkacağımı hiç düşünmemiştim. aslında korktuğum şeyin onun sesi değilde karanın gazabı olduğunu biliyordum. yavaşça dikleştim ve kapağı yavaşça kapattım , arkamı döndüğümde titrek nefesler alıyordum. hülya'nın keskin bakışları üzerimdeydi , kalbim onun bakışları ile göğüs kafesimi zorluyordu.
"hülya hanım çok özür dil-"
"ne işin var burada ?!"
aniden bağırması ile yerimden sıçradım. bana doğru iki adım attığında elimle demir dolaptan destek aldım , arkama bakmadan kaçma isteğimi bastırmaya çalışıyordum kendimce.
"merakıma yenik düştüm , çok özür dilerim "
tek kaşı alayla havalandı , ince kollarını birbirine sardığında sertçe yutkundum. korku bedenimi esir almıştı , içimde bir yerlerde gezinen ufak bir sancı baş göstermişti. kafamın içinde yankılanan sesler bu elin bittiğini söylüyordu , bu el başarısız bitmişti ve karan bunu bana ödetirdi. tüm bu dikenli düşüncelerden beni çekip çıkaran şey yine hülya'nın sesi oldu.
"neye bakıyordun burada ?"
"çocukların nereden ge-"
"sana o kısım seni ilgilendirmiyor demedim mi ?!"
aniden yükselen sesi arşiv odasının duvarlarında yankılandı. ellerimi kulaklarıma bastırma isteğimi zorlukla bastırdım , ona bağırmamak adına derin nefesler aldım ne olursa olsun bu işin altından çıkmalıydım aksi halde gelecek olan felaketlere karşı dirençli olmam gerekecekti.
"dediniz evet dediniz. ç-çok özür dilerim ben sa-"
"şehriyar için sana sesimi çıkartmayacağım "
"çok te-"
"ama bir daha olursa kafanı patlatırım !"
içimde ki korkuyu çekip çıkaran cümleleri ile beraber derin bir nefesi ciğerlerime armağan ettim , ağzının içinde bir şeyler geveledikten sonra çıkmam için kaşı ile kapıyı gösterdi. suç işlemiş bir çocuk edası ile başımı eğdim ve minik adımlarla arşiv odasından çıktım. kapının dışında hayat vardı sanki , çıktığım an ağır bir yük omuzlarımın üstünden kalkmıştı.
hülya da benim ardımdan topuklularının çıkardığı ritmik sesle beraber çıktı , kapıyı yavaşça kapattığında bakışları yan tarafımızda duran iri yarı adama çevrildi.
"bu odayı kilitleyin "
adam kafasını salladı ve tahminimce anahtarı almak için hızlı adımlarla koridorun sağ tarafına doğru yürümeye başladı. bakışlarımın odağı yine hülya olduğunda onun sert ve kendinden emin adımlarına eşlik ederek takip ettim. onun odasının önüne gelene kadar bir şey söylemedi. eli odasının kapısını kavradığında durup bana döndü
"önlüğünü çıkar ve git buradan. bugünlük bu kadar yeterli senin için"
"peki"
üstümde ki beyaz önlükten kurtulduğum da odasına girdik , önlüğü aldığım yere asıp montumu giyindim ve hülyaya bir baş selamı verip hastaneden çıktım.
buz gibi hava beni aniden titretti , güçlü esen rüzgara rağmen bir kaç adım atıp yola çıktım. elimi cebime atıp telefonu elime aldığımda karanı aramayı düşünmüştüm ama nedense vazgeçtim , beni gelip alacağını söylemişti o gelene kadar bekleyebilirdim. karları ayaklarımın altında ezerek bir kaç adım attığımda yerim de durdum ve etrafa baktım. başımda keskin bir ağrı vardı ve üstümde bir yorgunluk , gribimi hala atlatmış değildim. bembeyaz yolu izlerken soğuk havayı içime çekiyordum , bir an için çekip gitmek istedim. yareni görmek ve daha sonra bu şehirden kaçıp gitmek istedim ama bunu yapamayacağımı biliyordum ve acıtan şey ise yapamayacak olmamın sebebiydi. anlamsız bir şekilde karan olmayınca ne yapacağımı düşünüp duruyordum , o evden kurtulsam ne yapacaktım , özgür mü olacaktım. tüm bu sorular geceleri uykularımı kaçırıyordu , derin derin nefesler alma isteği uyandırıyordu. bedenim soğuğa alışmış olmasına rağmen hala ufak bir titreme vardı ama önemsizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN OĞLU
RomanceBilimsel olarak sadistler başkalarına acı çektirip zihnen zevk alan kimselerdir. Benim için ise bana asla zarar vermeyeceğini bildiğim karanlık bir adam. Uyarı: yetişkin içerikli sahneler mevcuttur. Dark Romance