36. Bölüm "Can Parçaları"

2.1K 76 419
                                    

Yanılgılarla dolu zihnim bana bu kez en ağır oyununu oynamıştı. Hislerim beyaz kefenine sarılmış kaburgama gömülmüştü. Büyük bir fırtına kopmuştu zihnimde, bir bomba patlamıştı. her yer kan revan içindeydi, her yer dumanlı, her yer ölü bedenlerle doluydu. sahi ölü bir bedenin soğukluğunu taşır mıydı atan bir kalp ? beni böylesine titreten soğukluğa sebep olan kalbimde taşıdığım adam mıydı ? karan tüm duygularımı paramparça etti, kırıkları avuçlarında topladı. keskin parçaları bir bir kaburgalarıma sapladı. kırılan, kanayan kaburgamdan fışkıran kanı gördüm, acıyı hissettim lakin beni titretip gözlerimden yaşları akıtan yine o parçaların avuçlarına attığı küçük çizikler oldu. neden kan gölünde boğularak can versem de o adama gelecek ufak bir acıyı kaldıramıyordum. hayatın bana verdiği en büyük imtihandı onunla doldurduğum yüreğim. yürek acısı, yüreğimin en büyük acısı. karan tam karşımdaydı, tüm duygularım bir fırtınaya kurban gitti.

Titreşen göz kapaklarımı usulca gözlerime örttüm. bu baskıya dayanamayan göz yaşım yanağıma aktı. gözlerimi tekrar araladığımda onun gece gibi siyah olan gözlerine takıldı gözlerim. sol yanımda keskin bir acı hissettim, onun adını zikreden zavallı kalbim bu acı ile kıvrandı. bir adımlık mesafedeyken ona bu kadar uzak hissetmem normal miydi bilmiyordum. hiç konuşmadı. gözlerinde ki şaşkınlığa eşlik eden bir sürü duygu vardı. hiçbirine bir isim veremezdim. öylece gözlerime baktı fakat konuşmadı. onu sarsmak istedim, sadece bir kaç kelime duymak için onu deli gibi sarsmak istedim. ben yerime çivilendim o hiç konuşmadı. sarsıntılı duygular beni tekrardan ele geçirdiğinde göz yaşlarım bir bir yanaklarıma damladı. kuruyan dudaklarımı ıslattım, bir şey söylemek istedim ama ne söyleyebilirdim ki ? en büyük itirafı yapmıştım.

bir kapı sesi işittim, bir kaç adım sesi ile gözlerimi sadece bir kaç saniyeliğine sese çevirdim. aral'ı gördüğüm anda gözlerim yine karan'ın kusursuz yüzüne dönmüştü.

"karan adamlar timur pezevengini halledecekler. o katıda iyice bir temizlesinler dedim her taraf battı. bu arada ben direk eve geçeceğim herifin kanı sanki- siz niye öyle duruyorsunuz ?"

aral'ın yanımıza doğru bir kaç adım attığını duydum ama ona dönmedim. göz yaşları hala yanaklarımı ıslatırken karan'ın garip bakışlarına karşılık veriyordum.

"bir dakika pamira sen neden ağlıyorsun ? cevap versenize ! ne oldu lan ?!"

karan gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. gözlerini tekrar açtığında bakışlarını arala çevirdi.

"Bir şey yok. eve geçiyoruz bizde"

karan bana doğru bir adım attı ve uzun parmakları ile bileğime tutundu. bileğime uyguladığı baskı ile bedenim onun arabasına dönse de yerimde durdum ve bileğimi onun elinden kurtardım.

"Gelmiyorum ben"

mırıldanışımla beraber kaşlarını çatıp yüzüme baktı. yanakları çoktan içine çökmüşken burnundan hızlı bir nefes aldı.

"ne demek gelmiyorum ? saçmalama. arabaya bin eve geçiyoruz"

"gelmek istemiyorum karan"

sert sesimi duyan aral bize doğru yaklaşmış ikimizin ortasında durmuştu. bir bana bir karan'a bakıyordu. karansa bakışlarını hiç gözlerimden çekmedi.

"Şehrazat arabaya bin dedim. lafımı ikiletme"

"sen de ne dediğimi anla ! ne senin arabana binmek istiyorum ne de evine gelmek istiyorum"

"nereye gideceksin ?! gece gece sinirlendiriyorsun beni. Bin şu arabaya deli etme adamı"

kolumu tekrar tutmak için öne atıldığında geri bir adım attım kafamı kaldırıp aral'a baktığımda şaşkınca ikimize bakıyordu. karan'a karşı çıktığımı daha önce görmediği için buna şaşırmasını olağan buluyordum elbette.

KARANLIĞIN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin