43.Bölüm "Çizgi"

325 16 12
                                    

Karanla yaşadığım hiçbir anda kalbimin böylesine atmadığına emindim. Beni öptüğü hiçbir an böyle değerli değildi. Duyduğum hiçbir şey bu kadar güzel değildi. Beni sevdiğini, bunun sadece bir tutku olmadığını bilmek yaşadığım onca acıyı yok etti sanki. Tüm bunların içimde yükselmesi onu deli gibi istememe neden oldu. Kollarımı boynuna doladım ve arzuyla öpüşüne karşılık verdim. Ellerini kalçama atıp beni kucakladığında sırtımın kapı ile olan teması kesildi. Dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan koltuğa oturdu. Ellerimi saçlarına daldırdım, dilinin dudaklarımı geçmesine verdim. Öpüşmemiz o kadar şehvet doluydu ki şimdiden bacak aramda tatlı bir sızı hissediyordum. Kalçamı hareket ettirip ona sürtündüğümde inleyerek dudaklarını ayırdı benden.

"Şehrazat"

Nefes nefese konuştuğunda neden dudaklarımızı ayırdığını anlamayarak ona bakıyordum. Yoğun bir istekle devam etmek istiyordum. Dudaklarımda bir boşluk hissi vardı.

"Aşağıda onca adam varken seninle burada sevişmeyeceğim."

Oto galeride olduğumuz tamamen aklımdan çıkmıştı. Eh benim için hala bir engel gibi görünmüyordu ama karanın bunu yapmayacağını anlayabilmiştim. Ellerini kalçama koyup tek seferde beni kaldırdı ve ayağa kalktı.

"Şimdi gidip bir bakalım ne istiyormuş o şerefsiz"

Ecevit tamamen aklımdan çıkmıştı. Karan sanki az önce aşk itirafı yapmamış gibi rahattı. Oysa ben onu küçük adımlarla takip ederken kalbim deli gibi atıyordu. Koridoru aşıp arabaların olduğu alana çıkınca Ecevit'i gördüm. Bir arabaya yaslanmış, kollarını birbirine dolamıştı. Nereden geleceğimizi biliyor olduğundan sanırım gözleri bu taraftaydı. Sanki bakışları sertleşmişti. Meyranın ölümümün ondan neler götürdüğünü merak ettim.

"Pamirayı isteyince yanında karan hediye olarak geliyor sanırım"

Ecevit'in alayına karşılık ikimizde tepki vermedik.

"Başka hediyeler de var istersen"

Gerginlik bir anda çok ciddi bir noktaya geldi. İkisi de birbirlerine bir an sonra silahlarına dayanıp sıkacakmış gibi bakıyordu. Onları durduracak hiçbir şey yoktu, bunu biliyordum.

"Pamirayla yalnız konuşacağım"

"Hayır"

Ecevit benimle konuşmak istiyordu ama karana bakıp, karana söylüyordu. O da yalnız konuşmamıza engel olacak tek şeyin Karan olduğunu biliyordu elbette. Bunun artık bir kıskançlıktan ibaret olmadığını düşünmeye başlamıştım. Karan sadece kıskandığı için beni ondan uzak tutmuyordu, onunla gerçekten düşmanlardı. Meyra aralarında ki bu düşmanlığa bir duvar olmuştu ama artık yoktu ve onların arasında ki saf öfkeyi görebiliyordum.

Ecevit Karanın geri adım atmayacağını anladı ve bana döndü. Gözleri çok farklı bakıyordu, sanki büründüğü o 'ben iyi adamım' rolünden sıyrılmıştı.

"Seninle konuşacağım Pamira. Sen isteyerek gelsen de gelmesen de. Bugün, yarın veya daha sonra. Seninle yalnız olacağımız bir anda konuşacağım."

Bu söyledikleri anlamsız bir şekilde damağımda acı bir tat bıraktı. Onun bu sert bakışları ilk kez görüyordum. Sesi duygusuzdu, bir oyun oynuyor gibi değildi. Belki de yalnızca öyle düşünmemi istemişti. Karan bir adım atıp onun karşısına dikildiğinde aramızda ki göz temasını kesmişti. Bunun için ona minnettardım.

"Bir daha benim mekanlarımdan birine gelirsen. Evime veya sokağına bir adım dahi atarsan seni öldürürüm Ecevit."

"Beni tehdit mi ediyorsun?"

KARANLIĞIN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin