Foreword

9.4K 577 380
                                    




Chanyeol koşuyordu.

Kalbi küt küt atıp elleri titrerken koridor boyunca hızla koştu. Bu koridorlarda sayısını unutacak kadar çok gezinmişti. Bu alan ona koruması ve gözetmesi için verilen kısımdı. Her tabloyu, her pencereyi, döşemelerdeki tüm oyukları avucunun içi gibi biliyordu. Nasıl bilmesin? Bu alan onun Prensine aitti.

Karşısındaki çift kapılı tahta girişe doğru deli gibi koşarken Chanyeol'ün elleri koridorun duvarlarında gezindi. Zamanında yetişmesi gerekiyordu. Chanyeol prensine bir şey olmasına izin veremezdi.

Chanyeol bir hışımla tahtadan çift kapıyı ittiğinde yüreğinin ağzına geldiğini hissetti. Kapılar sarayın dış duvarlarına hızla çarptığında Chanyeol bunu önemsemedi. Gözleri arıyordu, önündeki katliamı tarayıp kıpkırmızı kanla etrafa saçılmış vücutlara baktı. Gözleri gelişigüzel bir grup adamı, tek bir figürün etrafında toplanmış düşman askerlerini gördü ve işte o zaman Chanyeol'ün gözleri etrafı aramayı kesti. Çevrelenmiş vücuda odaklandığında dizlerinin bağı çözülüyormuş gibi hissetti.

"Prensim..." Chanyeol fısıldadı, kendi aldığı nefesten boğuluyordu. Vahşi duygularını dizginlemek için umutsuzca mücadele verdi.

Prens karnının üstünde yerdeydi, kafası bir askerin eliyle zorla pisliğe doğru bastırılmıştı. O el, prensin saç köklerinden sertçe tutmuş, acı verecek bir şekilde saçını kavramıştı. Asker, Prensin yanına çömelmiş kulağına bir şeyler fısıldıyordu ve söylediklerine prens şiddetle kıvranıp, kırık bir sesle askeri cevaplıyordu, "Hayır... Yapamazsın..."

Bir başka asker bacağını geri çekti ve Prensi vücudunun yan tarafından tekmeledi. Prensin ağzından kanlar damladı.

Chanyeol kırmızı gördü. Botundaki kabından bıçağını kaptı ve ileriye savurdu. Prensi tekmeleyen asker alnının ortasında bir bıçakla şimdi yerde sırtüstü yatıyordu.

Tepkileri hızlıydı. Diğer askerlerin kafaları yukarıya kalktı. Chanyeol'ü gördükleri an kılıçlarını çıkarıp prense ve birbirlerine sokuldular. Prensin yanına çömelmiş olan en sonunda kafasını Prensten kaldırmıştı. Diğerlerinin aksine o sadece Chanyeol'e sırıttı.

"Ve işte o burda..." aşağılık bir gülümsemeyle asker konuşmaya başladı. "Korumanın kendisi. Ya da sana öyle dememeliyim... Buradaki görevinin izini kaybetmeyi becerdiğine göre."

Chanyeol'ün sert bakışına aldırmadan asker devam etti. "...neyse sorun değil. Joseon'un 10.Prensiyle kendimizi eğlendiriliyorduk zaten. Değil mi çocuklar?"

Diğer adamların konuşana katılarak homurdanması çömelmiş askere koca bir gülümseme kazandırdı. Anında Chanyeol eline iki bıçak daha almıştı.

"Ah ah ah..." çömelmiş olan, Prensin saçları arasındaki elini daha da sıkarak söylendi. Asil olanı yerden zorla kaldırıp şiddetle boğazına hançerini yerleştirdi. "Bu güzelliğe isabet ettirmek istemezdin, değil mi?"

Chanyeol'ün nefesi boğazında düğümlendi. Prensin yüzünün sol tarafı kanla kaplıydı ve bu uzun siyah saçlarının yanağına küme halinde yapışmasına neden olmuştu. Prens, zorlukla ve hırıltılı nefes alıyordu. Toplanmış saçı bazı kısımlarda gevşemiş ve şimdi düğümler halinde yüzünün etrafında toplanmıştı. Daha önceden birinin ona vurduğunu belirten yanağındaki morluk da göze çarpıyordu. Yalnızca o morluk bile Chanyeol'ün o kişinin kalbini sökmeyi istemesine neden oluyordu fakat tüm nefreti prensin gözleriyle buluştuğu an eridi.

O gözler. Her zaman çok fazla duygu ve hisle doluydu. Şimdiyse o gözler Prens ürkekçe alt dudağını ısırırken kızarmış ve dökülmemiş yaşlarla nemlenmişti. Chanyeol bu ifadeyi biliyordu. Görür görmez anlamıştı. Diğerlerine göre genç Prens korkmuş görünüyor olmalıydı. Chanyeolse onun sinirlendiğini biliyordu.

Saving The 10th Prince (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin