Justin'in ağzından
Serra: Justin! burdayım! yardım et bana! düşüyorum!
terlemiştim. hızla nefes alıp verirken Serra'yı arıyordum. Neredeydi?? sesi geliyordu sadece. lanet olsun ki bu labirentte kaybolmuştum! onu hissediyordum. korkuyordu. ağlıyordu. üşüyordu.düşmek üzereydi. peki nerdeydi??
yine bağırdı.
Serra:Justin korkuyorum! lütfen bana yardım et!
sesin geldiği yöne doğru koştum. beyaz duvarlı labirentin çıkışında Serra olduğunu iyi biliyordum. sadece, sadece çıkışı bulmam lazımdı.
biraz daha koştum. onu bulup düşmekten kurtarmak istiyordum. sarılıp kokusunu içime çekmek, göz yaşlarını baş parmağımla silmek istiyordum. sadece "geçti, ben burdayım." demek istiyordum.
çıkışı bulmuştum. hızla koşarak bu boğucu labirentten çıktım. mükemmel bir yerdeydim. gözlerimi kırpıştırarak bir daha baktım. "Tanrı cennettinden bir parçayı koymuş olsa gerek" diye düşündüm. bir uçurum vardı. yaklaşıp aşağı baktım. mercan mavisi deniz baş döndürüyordu. düşmemek için geri çekildim. gözlerimi yeşil çimenden kaldırmamın sebebi onun sesiydi.
ben:Isabell?
mükemmel görünüyordu. gülümsedi. onda en çok aşık olduğum gamzesine kaydı yine gözlerim.
Isabella: burdayım Justin. yaklaş bana.
dedi ve elini uzattı. yaklaşık iki metre kadar mesafe vardı aramızda. onu doğru yürüdüm. uzattığı eline değmek üzereyken niçin buraya geldiğimi hatırladım.
"Serra" diye fısıldadım. bir an sesi tekrar kulaklarıma doldu.
Serra:Justin! yalvarırım! düşmeme izin verme!
hızla arkamı döndüm. uçurum boşluğundaydı. tek eliyle sıkıca tutunuyordu çimenlere. Isabella'yı orda bırakıp ona doğru koşmaya başladım. aramızdaki mesafe bitmiyordu! neden! bir türlü ulaşamıyordum ona. çok yorulduğum halde koşuyordum. onu kurtarmak için. sadece onun için koşuyordum.
ben ona yaklaşırken parmakları teker teker düşüyordu. ilk önce işaret parmağı, sonra orta parmağı, daha sonra da yüzük parmağı... sadece serçe parmağı kalmıştı. evet onu yakalamak üzereydim. kolumu uzattım. serçe parmağına değebildim sadece. düşmüştü.
Serra: seni seviyorum Justin!
düşerken bu sesi tüm etrafta yankılandı. dizlerimin üzerine.düştüm. inanamıyordum. o düşmüş olamazdı! ellerimin arasındaki çimenleri sıktım.
ben:HAYIR!
***********
uyandığımda terden sırılsıklamdım. hızlı ve derin bir şekilde nefes alıyordum. ellerimle çarşafı sıktığımı fark ettim. pencereden dışarı baktığımda sabah oluyordu. gördüğüm kabusun ve aldığım fazla alkol etkisiyle başım zonkluyordu.
kafamı bir suçlu gibi yatağımın diğer ucundaki Isabella'ya baktım. çıplak teni gözüme batmıştı. dehşetle üzerime baktım. bende çıplaktım!
o an ne kadar suçlu olduğumu düşündüm. Serra'nın sözleri kulaklarımda yankılandı. "masum birinin nefretini kazanmazdın." ben ne halt yemiştim böyle?? herşey boka sarmıştı. peki şimdi ne yapacaktım?? Isabella mı? Serra mı? seçim yapamıyordum. "sen zaten Isabella'yı seçtin bok beyinli" dedi iç sesim. bu sefer haklıydı. "o an Isabella'yı öpmemeliydim." diye geçirdim içimden. pişmanlık tüm bedenimi ele geçirmişti. suçlu bir çocuk gibi dudakşarımla oynamaya başladım. aklıma Max geldi. komodinin üzerinde olan telefonumu aldım ve Max'i aradım.
Max:Justin! sabahın köründe neden arıyorsun??
ben:Max çok önemli şeyler oldu.
Max:anlat!
ben:Max... nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama Isabella şu an yanımda yatıyor. YEĞENİN ÖLMEMİŞ.
Selam! bugün benim hayatımı borçlu olduğum insanın doğum günü :) biliyorum bu bölüm doğum günü temalı değil. şu an deli gibi uykum var ve fazla uzatmak istemiyorum.
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN BIZZLE
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN KIDRAUHL
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN JUSTIN DREW BIEBER
SENİ SEVİYORUM :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN (Justin Bieber Fan Fiction)
FanfictionGenç adamın içindeki canavar kükrüyor, onu tüketmekle tehdit ediyordu; en sonunda, yılların çağrısı o gece cevabını buldu. Güzel, masum bir kız ona cevap verdi, karanlığına ışık oldu. Onun tutkusu cesareti ve masumiyeti genç adamın içinde uzun süred...