Serra'nın dilinden
arabadan hızla indim. yol boyu kimse konuşmamıştı. özellikle Justin. açıkçası korkuyordum. bir adam annesine öyle bağırabiliyorsa kim bilir eşine neler yapardı??
Yanımdan geçen Margaret'a gülümsedim. hızlı adımlarla yukarı çıkmaya başladım. evin içinde belli bir kaç yer dışında hiçbir yeri bilmiyordum. koridorun birine girdim. 'umarım çıkmaz hol değildir' diye mırıldandım. çünkü eğer çıkmaz bir koridorsa geldiğim yerden tekrar dönmem gerekecekti ve bu arada Justin beni yakalayabilirdi.
dudaklarımı ıssırarak arkama baktım. Justin'in gelmediğini görünce derin bir nefes verip önüme döndüm.
Önümdeki kim dersiniz??
"beni mi arıyordun??" "Justin bak ben özür dilerim yanlışlıkla oldu" derken kolumdan tutup beni sürüklemeye başlamıştı bile. bir odaya girdik. kapıyı kitledi. anahtarı cebine koydu.
korku ve yalvaran gözlerle ona bakıyordum. deri koltukları işaret etti. "otursana"
tedbirli bir şekilde koltuğa oturdum. o da çaprazımdaki tekli deri koltuğa oturdu. ellerini birbirine kavuşturdu ve benim de baktığım gibi bana bakmaya başladı.
birden o taptığım kahkahalarının birini attı. cidden deli olduğunu düşündüğüm bir ifade yerleştirdim yüzüme.
"korkma seni yemem" dedi. "gelinliğimi açacağın zaman da böyle demiştin." dediğimde yüzü ciddi bir ifadeye büründü.
Hah! Serra-1 Justin-0
ayağa kalktı. viski ve vodka gibi ağır içkilerin olduğu masaya yöneldi. kendine sek bir vodka doldururken yüzüne bana dönmeden konuşmaya başladı. "Cezanın ne olduğunu bilmek ister misin?" "hayır. ayrıca önüne yanlışlıkla çikolata sosu döltüm diye ceza vermen çok mantıksız" yanıma iki bardakla geldi. deri koltuğun önündeki kare masaya bir bardak su ve birkaç hap bıraktı. kendi de koltuğuna oturdu.
"cezan bunları içmek"
önüme koyduğu iki hapı elime aldım. hapları biraz inceledim.
Justin'in ağzından
hapları incelerken gözleri büyüdü ve hızla önüne fırlattı.
"ben bunları içmem!" dedi. vodkamı sehpaya koyup "evet içeceksin" dedim.
"Justin anlamıyorsun! kimse anlamıyor. ben iyileştim ve bu lanet zehirleri bir daha ağzıma sürmem!"
"Serra! zorlama beni iç şunları. ihtiyacın var!"
"bana acıyan gözlerle bakmanızdan bıktım! iyileştim ben! lanet olsun kimse bunu anlamıyor ama i-yi-leş-tim!"
"sesini yükseltme!"
"içemeyeceğim!"
"içeceksin!" dedim. su ve hapları alıp yanına gittim. kaçacağı sırada bileğinden tuttum. "bırak beni!" diye cırladı. bir an incecik bileği ellerimin arasından kaydı ve kapıya doğru koştu.
kapının kilitli olduğunu bildiği için yumruklamaya başladı. "Pattie! çocuklar! Margaret! Bay Bieber! kurtarın beni! imdaat!"
koşarak yanına gittim. "Ne sikim ediyosun! seni duymazlar!" "o hapları ölürüm de içmem!"
sıkıntılıca iç geçirdim.
"tamam bak senle bir anlaşma yapalım. sen o hapları iç, ben de sana görüşmediğimiz bir yıl boyunca neler olduğunu anlatayım."
Kesinlikle eminim ki bunu deli gibi merak ediyordu.
gözlerimi inceledi. ciddi olduğumu anladığında "yemin et" diye fısıldadı.
"senin üzerine yemin ederim ki anlatacağım."
"ah kabul"
dedi ve sehpanın oraya gitti. hızla hapları yuttu. ıslanan ağzını koluna sildi.
"anlat, dinliyorum"
evet nerden başlayacaktım şimdi?? Isabella sürtüğünden mi yoksa Serra'yı her gün takip etmemden mi??
Hey Players! biliyorum bu bölüm çok kısa ama cidden çok hastayım. kusura bakmayın. Hastayken anca bu kadar yazabildim. sizi seviyorum :*
+90 vote
+150 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN (Justin Bieber Fan Fiction)
FanfictionGenç adamın içindeki canavar kükrüyor, onu tüketmekle tehdit ediyordu; en sonunda, yılların çağrısı o gece cevabını buldu. Güzel, masum bir kız ona cevap verdi, karanlığına ışık oldu. Onun tutkusu cesareti ve masumiyeti genç adamın içinde uzun süred...