Serra'nın dilinden
"mükemmel oldun!" dedi ispanyol aksanıyla Cinna. r ve l harflerini bastırarak söylüyordu. bazı kelimeleri yayıyor bazılarını da çok hızlı söylüyordu.
sağ elini havaya kaldırdı ve işaret parmağını döndürdü. kendi etrafımda dönmemi istiyordu yani.
gelinliğimin eteklerini tutup zarifçe döndüm. ellerini ağzına götürdü.
"hayatımda gördüğüm en güzel gelinsin tatlım" dedi. "teşekkür ederim, senin sayende."
ellerine heyecanla havada çırptı.
"mükemmelsin. Pattie senin gibi bir gelini olduğu için çok şanslı"
'Pattie Austin'in annesidir herhalde' diye geçirdim içimden. Cinna duvarda aslı olan saate baktı. "artık ben gitsem iyi olacak. herşey tamam. düğünün 20 dakika sonra başlayacak. bol şanslar. umarım mutlu olursun." "herşey için teşekkür ederim Cinna." dedim ve kapıdan çıkışını izledim. derin bir nefes verip mor renkteki pufa oturdum. saate gözlerimi diktim. düğünümün başlamasına 20 dakika vardı ama ben daha evleneceğim adamı bile bilmiyordum. Ne ironi ama!
biraz sonra kapının kulbu yavaşça aşağı indi. 'gelen kim acaba?' diye düşünerek kafamı uzatıp baktım. gördüğüm kişi kalbimin teklemesine yol açmıştı. ağzımdan sadece "J.Justin?" diye bir fısıltı çıktı.
Justin'in ağzından
tek kelime ile mükemmeldi. büyülenmiş gibi ona bakarken sadece "çok güzel olmuşun" diyebildim. bir an kafam cadı kazanına dönmüştü. ne diyeceğimi bilemiyordum. acaba özür mü dilemeliydim? yoksa hiçbir şey olmamış gibi mi davranmalıydım?
'Tanrı'm sen bana yardım et' diye düşünürken Serra sessizliği bozdu. "S.Senin ne işin var burda?" ortamı biraz yumuşatmak için gülümsedim. yüzündeki ciddi ifadede en küçük bir değişim olmamıştı. "neden burda olduğu mu biliyorsun ve teyit etmek için soruyorsun. herneyse. biraz sonra aşağı inmemiz gerekiyor. herşey tamam mı?" "evet" "güzel" dedim ve odanın içinde yavaş yavaş yürümeye başladım. dudaklarını yapışmamak için zor duruyordum. ayrıca ona bir sürü sormak istediğim soru vardı.
düşüncelerimi dağıtan cebimdeki titreyen telefonum oldu. Ryan arıyordu. "dostum herşey yolunda mı?" "evet Ryan." "güzel. beş dakika sonra salona inin. konuklar sıkıldı artık" "tamam ahbap sağol" aramayı sonlardırıp Serra'ya döndüm. "gitmemiz gerekiyor." dedim. telefonumu cebime koyarken elim alyans kutusunun kadife kaplamasına değdi. dudağımı ısırarak kutuyu çıkardım. "hay aksi. bunları takmamız gerekiyor" dedim. yavaş adımlarla yanına gittim. kutuyu açtım ve elmas pırlantayı çıkarıp parmağına nazikçe soktum. yakışmıştı. "güzel oldu." diye mırıldandım. kendi yüzüğümü de taktıntan sonra gülümseyerek yüzüne baktım. Tanrı'ya yalvarıyordum 'tek bir kelime etsin' diye ama ağzından çıkan sözlerle vurulmuşa döndüm.
"seninle isteyerek evlendiğimi sanma. bunu sadece annem için yapıyorum."
zorlukla yutkundum. Tabii ya ne bekliyordum ki?? hiçbir şey olmamış gibi gelip boynuma atlamasını falan mı? benim yüzünden tam bir yıl boyunca rehabilitasyonda yatmıştı. zayıf düşmüş, pes etmeyi öğrenmişti. gözleri eskisi gibi parlamıyordu artık.
ağzımdan zorlukla "özür dilerim." kelimeleri döküldü. buna inanamıyorum ama gözlerim dolmuştu.
"sadece lafta" dedi ve kapıya doğru ayaklandı. elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve aynanın karşına geçip papyonumu düzelttim. yanına gittim ve kapıyı açtım. elini tuttum. "bunu yapmak zorundayım." diye fısıldadım. "asla mutlu olamayacağız biliyorsun değil mi?" dedi. kesinlikle ama kesinlikle bana acı çektirmek istiyordu ve bunu da gayet iyi becerdiğini söylemek zorundayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN (Justin Bieber Fan Fiction)
Fiksi PenggemarGenç adamın içindeki canavar kükrüyor, onu tüketmekle tehdit ediyordu; en sonunda, yılların çağrısı o gece cevabını buldu. Güzel, masum bir kız ona cevap verdi, karanlığına ışık oldu. Onun tutkusu cesareti ve masumiyeti genç adamın içinde uzun süred...