59. Bölüm

7.6K 410 191
                                    

Serra'nın dilinden

"A-Austin?" diye fısıldadım.

"merhaba."

hızla belimi elinden çektim ve yüzerek havuzun kenarına geldim. eğer havuzun ortasında ulu orta konuşuyor olsaydık Justin daha çabuk fark ederdi diye düşündüm.

ve o aptal tabiki de yanıma gelmişti. o meymenetsiz suratına bakmaya tahammül edemediğimden şezlonglara bakarak "Justin seni farkedip yine iyice benzetmeden defol buradan." diye tısladım.

ufak bir kahkaha attı.

"yapma Serra. o an sadece şansı yaver gitti."

"hı hı kesinlikle öyle oldu."

"evlendiğinizi duydum?"

"sanane!"

"ne yani hala bekar mısın?"

"bu seni ilgilendirmez."

"yani tekrar beline değmemde bir sakınca yok?" dedi ve suyun altında elini belime doladı.

tekrar.

yetti.

artık.

lisedeyken de çok önem verdiği o saçlarını öyle bir yoldum ki tüm çığlığıyla Justin dahil herkes bize baktı.

Justin hızlı adımlarla yanımıza gelirken Austin'in kulağına "hemen- o- elini- çek." diye tısladım.

saçlarının acısıyla elini hızla çekti. kafasını tekrar yaklaştırdım ve "eğer bir daha bize bulaşacak olursan sadece saçlarını değil, o minik penisini de kopartırım." dedim ve saçlarını hızla bıraktım.

sudan çıktığımda Justin yanıma gelmişti.

"neler oluyor?" diye sordu.

"hiç. Sadece bizi bir daha rahatsız etmemesi için uyardım." dedim.

minik bir kahkahasının arasında "işte benim kızım" dediğini duydum.

"gidelim mi?" diye sordum.

"tamam." dedi ve şezlongdaki havlumu uzattı.

havluyu ıslak vucuduma sardıktan sonra havuz çantamı da alıp Justin'in koluna girdim.

"akşam lunaparka gidiyoruz?" diye sordum.

"evet." dedi.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Tanrım, Justin burası mükemmel! etrafına bir baksana!" dedim ve lunaparkı heycanla süzdüm.

Justin elimdeki biletlerle geldi.

"evet hangisine biniyoruz?" diye sordu.

"roller coaster'a, korku tüneline ve şu devasa şeye." dedim ve elimle o oyuncağı gösterdim. cidden korkunçtu. Justin gözlerini o oyuncaktan ayırmadan "Tanrım, Serra cidden o şeye binmek istediğine emin misin?" diyerek şeftali rengindeki dolgun dudaklarını yaladı.

"evet, hadi Justin. buraya eğlenmeye geldik." dedim.

"pekala öncelikle neye binmek istiyorsun?" diye sordu ve ben korku tünelini gösterdim.

görevli adamında yardımıyla bir vagona oturduk. vagon ağır ağır hareket etmeye başladı ve karanlık bir tünele girdik. açıkçası şimdiden korkmaya başlamıştım.

Justin "korkuyor musun?" diye ürkünç bir şekilde fısıldadı. zorlukla kafamı salladım.

"emin misin?" dedi ve gözleriyle elini işaret etti.

elini tutuyordum. aslında buna tutmak denilmezdi, 'tırnaklarımı derisine geçiriyordum' daha doğru bir cümle olurdu açıkçası.

"ah pardon." dedim ve elimi biraz gevşettim. o an ürkütücü çığlıklar kulaklarımı tırmaladı ve kırmızı dumanların arasından bir iskelet ordusu üzerimize doğru gelmeye başladı.

sadece gözlerimi kapatarak çok büyük bir çığlık atıp Justin'e sarıldığımı hatırlıyorum.

gözlerimi açtığımda dışardaydık. Justin'in "bebeğim, bitti açabilirsin gözlerini." demesiyle göz kapaklarım yavaşca aralandı.

"iyi misin?" diye sordu.

"evet, hemde çok." dedim gülümseyerek ve o devasa şeyi elimle işaret ettim.

"sıra bunda."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

upuzun bir çubuk düşünün. ucunda kenarlarında 20 koltuk bulunan bir çember. o çubuk ilk önce yavaş sonra felaket hızlı bir şekilde beşşik gibi sağa-sola gidiyor bu arada da o çember kendi etrafında dönüyor. en son hızda çubuk 90º açılıyor ve çember kendi etrafında dönerek sizi tepetaklak bir hale getiriyor.

sanırım bindiğimiz şeyi en fazla bu kadar anlatabilirim.

Justin'in "siktir amına koyuyum!" diye bağırdığını hatırlıyordum en son.

o kadar fazla bağırmıştım ki boğazımdan geçen kanın metalik tadını alabiliyordum.

o şeyden indiğimizde ikimizinde başı dönüyordu. zorlukla biryerlere oturduk. Justin "seçtiğin oyuncağa sıçıyım Serra." dedi.

"oh Tanrım. ama hoş değil miydi Justin?"

"mhm, evet."

"şimdi roller coaster'a biniyoruz." dedim ve ayağa kalkıp peşimden sürükledim onu.

hızla oraya ilerledik. Justin görevli adama iki bilet uzattı ve koltuklara oturduk. emniyet kemerlerimizi taktık.

"elimi tut, Tanrım bu çok heyecanlı olacak." diye mırıldandım Justin'e.

ve yavaş yavaş ilerlemeye başladık. biraz hızlanarak çok dik bir yokuş çıktık. yokuşun üzerinde durduğumuzda "Justin ben çocuk istiyorum." dedim ve daha Justin bana yüzünü dönme fırsatı bulmadan hızla aşağı indik.

İnanın bana, hayatım boyunca Justin'in öyle çığlık attığını duymamıştım. benim çığlıklarımı rahatlıkla bastıran tiz güçlü seslerdi bunlar. 'keşke bu şakayı yapmasaydım.' diye düşündüm ama o kadar komikti ki tren durana kadar hem kahkaha hem çığlık attım.

trenden indiğimizde Justin şok geçirirken ben hala gülüyordum. biryerlere doğru yürürken "Tanrım, sen ciddi misin?" diye sordu bana heycanla.

sabah erkenden uyanıp günler öncesinden özenle süslenmiş olan  noel ağacının altında bekleyen yaldızlı hediye paketini heyecanla açan minik çocuklar gibiydi.

yaptığım şaka yüzünden delicesine pişman oldum. onu kırıcağım için kendimden nefret ettim.

"ü.üzgünüm, ben sadece tepkini merak etmiştim." diye fısıldadım.

bir an öyle bir sinirlendiki bana vuracak zannettim. ama bana değil yanımızdaki banka tekme attı.

"Lanet olsun! tepkimi?! ne tepkisinden bahsediyorsun Serra?!"

"özür dilerim bu kadar sinirleneceğini düşünememiştim."

"bu mesele benim için o kadar önemli ki, şu an senin yerinde Ryan olsaydı onun bile cesedi çıkardı buradan!" diye bağırdı.

sinirden ne saçmaladığının farkında değildi heralde. benim yerimde Ryan'ın olması ne alakaydı ki? Ryan gelip Justin'e 'senden bir çocuk istiyorum.' diyemezdi ya. gülmemek için dudağımı dişledim ve bakışlarımı yere sabitledim. birkaç dakika sonraysa onun kahkahasını duymuştum.

Tanrım çok şükür. belki beni affetmişti...

+130 vote

+ 120 yorum

OYUN (Justin Bieber Fan Fiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin