Yıldönümü Hediyesi

6.5K 906 340
                                    

1.0

Yıldönümü Hediyesi

🌵

Günlerden Cumartesi.

Yani Bal'la tanışmamızın üstünden tam bir hafta geçti.

Bu süreç içinde yeri geldi kalp krizi geçirdim, yeri geldi öfke nöbetlerine girdim. İyi kötü bir şeyler yaşadık ve şu an attığım ikinci engel devam ediyor. Çocuğa güvenmediğimi o kadar dile getirdim ki bu saatten sonra benimle konuşmak istemeyeceğine emindim. Konuşmasındı da zaten. Onun yüzünden bir haftadır dengem bozulmuştu, ne çalışabiliyordum ne de kitabımı yazabiliyordum. Hain Bal.

Sabahın köründe kalkıp kursa gitmek için hazırlanmıştım. Keyfim yoktu, bütün haftasonum o sikik kursta ziyan oluyordu. Doğru dürüst ders dinlediğim de yoktu zaten. Babamla konuşup kurstan kaydımı sildirecektim. Yeter ulan, istemiyorum ben Ygs falan. Rahat bırakın beni.

Kursa gittiğimde aynı tuhaf bakışlara maruz kalmak canımı sıksa da umursamamaya çalıştım. İnsanlar her zaman konuşurdu, bunun önüne geçemeyeceğime göre üzülmeme de gerek yoktu. Yine de birilerinin dikkatle beni inceleyip arkamı döndüğüm an fısıldaşmaları boktandı. Sanki fotoğrafta ahlak dışı bir görüntü varmış gibi eleştirmeleri... Hepsine lanet olsun. Ayrıca bütün şehir fotoğrafı görmüş gibiydi, bu nedir ya? Bu nasıl bir istihbarat hattıdır? Utanın.

Saat 13.35 olduğunda Nisan'ın sınıfının önünde, sırtımdaki çantamla dersten çıkmalarını bekliyordum. Sınıfın kapısı açıldı, her çıkan yüzüme dikkatle bakıyordu. Uzun saçlarımı yüzüme döküp görebilecekleri alanı küçülttüm. Allah topunuzun belasını versin, bakmayın diyorum, bakmayın.

Nisan'la konuşa konuşa aşağı indiğimizde çoğu öğrenci çoktan çıkıp gitmişti çünkü Nisan'ın hazırlanması uzun sürüyordu. Hanımefendi her işini aheste aheste yapıyordu. Nisan'ı durağa bırakıp eve yürümek üzere binadan çıktığımda kursun önünde bir grup erkek sigara içiyordu ve etüte kalan kızlar hava almak için köşede oturmuşlardı.

Ve bir anda herkesin bakışları bana döndü.

Tamam, fotoğrafım WhatsApp gruplarında dolaşıyor da bu kadar belli etmeyin bari. Bu sefer yüzümü gizlemek yerine hepsine bağırmak için ağzımı açmıştım ki sigara içen tayfadan birisi bana yaklaştı. Ağzımı kapattım.

Gelen Doğukan'dı.

Tenimi yakan ayaz duruldu, sol yanımda bir kıyamet koptu. Güneş doğdu, kuşlar cıvıldadı, uçurtmalar uçmaya başladı. Aldığım nefes kursağıma dizildi, ellerim uyuştu. Ruhum ve bedenim aynı anda binlerce şey hissetti fakat ona öylece baktım.

Elindeki sigarayı yere attı, yüzündeki gerginliği anlamamak için kör olmak gerekirdi. Sahi, ben nasıl görmemiştim onu? Doğru ya, ben bakar kördüm. Nisan anlık şoku atlatan ilk kişi oldu, usulca yanımdan sıyrılırken birkaç veda cümlesi sarfetti. Gitme Nisan, tek başıma kalırsam nasıl baş ederim herkesle? Erkekler kendi hallerine dönmüştü de kızların hayran bakışları Bal'ın üstünde dolanıyordu.
Sizin kenafir gözlerinizi oyarım, Bal'la düğünümüzde süsleme niyetine kullanırım be! Bal'ı öven dillerinizi koparır ızgara yapar yerim ulan! Alın yazısını ucuz BB kremle kapatmış kızlarsınız siz, bu ne cüret?

Üç basamağı seri hareketlerle tırmanıp önümde durduğunda başımı 'hafifçe' kaldırmak zorunda kalmıştım. Benden uzundu. Lanet olsun, ona diklenirsem komik mi görünürdü? Nöronlarımdan medet ummak istedim fakat hepsi hayran hayran Bal'la bakıyorlardı. Pis sürtükler.

"Konuşmamız lazım."sesindeki ciddiyeti kavrayan çocuk yanım ürkmüştü. Yutkundum. Pençelerim de yok olmuştu zaten, ne diyorsa yapacak durumdaydım. Uysalca başımı salladım. Balları etrafa kısaca baktı, ardından eli bana uzandı ve kolumu nazikçe kavradı. İnce kazağım, elinin sıcaklığını tenime iletmekte hızlıydı. Kalbim azıcık tekledi.

Rapunzel'in Dip Boyası GeldiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin