1.7
Panda İle Mecnun
💎
Bal: Lan
Bal: Gelmeyeceksin
Bal: Tamam mı
Cevap vermek yerine telefonu kapatıp kenara koydum. Aslında liselilerin maçları şimdiye kadar ilgimi çekmemişti çünkü bizim okulun takımı için gidip tezahürat yapmayı gereksiz buluyordum. Nasılsa her maçta yeniliyorlardı. Tamam, basketbol takımı gayet başarılıydı ama takımın at hırsızı kaptanıyla kavgalı olduğum için asla maça falan gitmezdim.
Benim desteklediğim tek takım Fenerbahçe'ydi.
Ve sonsuza kadar öyle kalacaktı.
Öyle futboldan, basketboldan pek anlamazdım ama Fenerbahçe'li olmak kanımda vardı, yapacak bir şey yok. Bir de şu futboldan anlayan, küfreden kız sevimliliği diye bir şey çıkartmışlardı bir aralar. Sırf erkekleri tavlamak için futbol seviyormuş ayağına yatan kızlar yüzünden futboldan soğumuştum, Allah topunuzun belasını versin de kurtulalım be!
Nisan gidelim demişti demesine de öğle arasına kadar ders çalışma şartı koymuştu. İlk ders uyudum, ikinci ders Geometri kitabından üç test çözüp bıraktım, üçüncü ders Bal'ı düşündüm, dördüncü ders yanıma gelen Murat'la sohbet ettik, beşinci derste Nisan çalışmayı bırakıp bize katıldı. Nisan başarılı bir kızdı, bu yıl istediği bölümü kazanacağına emindim. Murat hayattan umudunu kesmişti, herhangi bir üniversitenin inşaat mühendisliğini kazanacak kadar puan alsa ona yeterdi. Yani kendisi böyle diyordu.
Son izlediğim filmle ilgili Murat'la konuşurken öğle arası olmuştu. Kantine inesim yoktu çünkü millet gıybet yokluğu çekiyordu ve hızla değişen gıybet gündemi bizim olay patlak verdiğinden beri değişmiyordu. Yani hala gıybet sofralarının bir numaralı malzemesiydim. Aman, sanki Bal dünyaca ünlü bir oyuncu da herkes bizi merak ediyor. Ne abarttınız be.
Kantinden atıştırmalık bir şeyler alıp sınıfa çıktığımızda ilginç bir şekilde sınıfta kimse yoktu. Nisan sırasını yanıma çekti, sorular soracağına emindim; son gelişmeleri merak ediyordu haliyle. Anlatıp anlatmamakta kararsızdım çünkü ben bile neler olduğunu tam anlamıyordum.
"Kanka Doğukan'ın maçına cidden gidecek miyiz?"diye sorarken bir yandan da çikolata paketini açıyordu. Ona sabah Bal'ın beni maça çağırdığını söylemiştim ama ayrıntıları konuşamamıştık. "Evet. Ne oldu ki?" ağzıma bir parça çikolata attım.
"Bilmem. Bir gün küsüp bir gün konuşuyorsunuz, anlamıyorum sizi."Nisan'a küsmediğimizi, benim ona avazım çıktığı kadar bağırıp sonra da engel attığımı söylemek istesem de sustum. Kızın beynini benimki gibi bulamaç etmek istemiyordum. "Yok ya iyi aramız."diye geveledim ağzımın içinde. Birilerine anlatıp içimi dökmek istiyordum ama o kişi Nisan değildi. En yakın arkadaşımı bile samimi bulmadığım zamanlar oluyordu, keşke ölsem.
"Yağmur, iyi diyorsun da sizin aranızda tam olarak ne var?" bir an yutkunamadım. Kaç bölümdür okurların aklına gelmeyen soruyu kız şak diye sormuştu. Harbiden, bizim aramızda ne vardı? Gizem'in söyledikleri, Bal'ın imaları... Bir hoşlantı belirtisi olabilirdi ama bu ihtimal, çok imkansız geliyordu gözüme. Bal beni neden sevsindi ki? Ben sevilebilecek birisi değildim.
Belki de dış görünüşüm soğuk olduğu için nasıl birisi olduğumu merak ediyordu. Ya da yıllar sonra zengin bir dedem çıkmıştı ortaya ve Bal zenginliğin peşindeydi. Ya da arkadaşlarıyla bir mekanda beni görmüştü ve beni tavlamak için iddiaya girmişlerdi. Evet, evet. Özellikle son ihtimal çok yüksekti. Bu dünyada koşulsuz sevgi yoktu, tüm ilişkiler ve niyetler çıkarlara bağlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rapunzel'in Dip Boyası Geldi
Ficção Adolescente"Sonra... Sen geldin. Her şey değişti." 🌹 Bu kitap, gerçek hayatta boşluğa düşmenizi sağlayabilir. Not:Etrafı toz pembe görmeye başlarsanız en yakın hastaneye gitmeniz şiddetle tavsiye edilir. 14.05.17