3.1
Sürtük Bacılar Ve Kıskançlık Sorunları
💔
Önce mandalinanın dışındaki beyaz şeyleri yedi...
Sonra ucunda dişiyle küçük bir delik açtı...
Ardından o delikten tüm sıvıyı emcirmeye başladı... Ta ki kabuğunun bir tarafı diğer tarafına yapışana kadar...
Yukarıda okuduğunuz satırlar bir belgeselden alıntı değil, ergenlik çağındaki bir Yağmur canlısının hayata tutunma çabasıdır. Yetişkin bir Yağmur, günde sınırsız sayıda mandalina tüketebilir ve asla doymaz.
"Yağmur! Sen beni dinlemiyor musun?"
Bu, Nisan'ın sesiydi. Kulağımda uğuldayan Bal'ın sesi, aniden bulut olup uçtu. Bayık gözlerle yaslandığım köşeden Nisan'a baktım."Ne?"dedim kurbağamsı bir sesle. Moralim gibi sesim de bozuktu. Çalışma performansım da düşüktü, psikolojim de alt üst olmuştu... Şu an beni hayata bağlayan tek şey mandalina mevsiminde olmamızdı. Ekşi eriğe aşeren hamile kadınlar misali doymak bilmeyen ruhum da mandalinaya aşeriyordu. Midem çürüyene kadar mandalina yemek istiyordum.
İçimde yedikçe acıkan bir panda vardı. Ya da koala. Ya da penguen. Ya da... İşte herhangi bir sevimli hayvan. Yine de mirketler favorim.
Öylesine çiziktirdiği kalemi kenara bırakıp arkasına yaslandı ve bana bıkkınca baktı. "Ya ben sana hayatımın olayını anlatıyorum sen mandalina kemirip başka yerlere bakıyorsun. Olmuyor ama böyle. Nerede senin kankalığın?"dedi atarlı atarlı.
Yahu ben de hayatımın olayını bu sabah yaşadım ama anlatmıyorum, Nisan. Bu ne heyecan? Sabah demişken... Ah, Canım Bal. Öyle itiraflar sabahın köründe yapılır mı hiç? Tamam, sen yaptın oldu da genellikle yağmurlu bir akşamda yapılmaz mı bu itiraflar? Neden bu sabah, anlatsana biraz.
Gözlerimi devirmemek için üstün bir çaba sarfedip "He, anlat dinliyorum ben." dedim. İki üç saniye anlatmayacakmış gibi küskün baksa da çok geçmeden heyecanla masaya doğru eğildi. "İşte birileri bizi kurtarana kadar konuştuk. Ama beni görmen lazım, Yağmur. Bir yandan öleceğim diye götüm tutuştu, bir yandan çocuğa yol yapmaya çalışıyorum. Çok acayip bir ortamdı ya."
Dediklerini idrak edince ani şokla ağzımda çevirip çevirip -geviş getirip- yutmadığım mandalina zarı boğazıma kaçmıştı. Gürültüyle öksürüp nefes almaya çalıştığım esnada Nisan da panik yapmıştı. "Ay kız ölecek, boğuldu kız boğuldu!"derken bir yandan da sırtıma vuruyordu. Nisan yavaş, ciğerimi söktün ciğerimi.
Yüzümün kıpkırmızı olduğunu bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu, gözlerim de yaşarmıştı. Bir an gözlerim karardı, ellerim tahta sıraya yapışmıştı ve biraz daha öksürürsem ciğerim sıraya düşebilirdi. Nisan'ın sesine Murat'ın sesi karıştığı anlarda biraz daha sakinleşmiştim.
"Yağmur! İyi misin?!" diyen şahıs da Murat oluyordu. Çocuk resmen yanıma uçmuştu. Bu ne hız, Murat? Senden hızlısı THY.
Murat'ın vasat sorusu ölmekte olan birisine sorulabilecek en son soru bile değildi. Nefes alabildiğimi farkedince yaşaran gözlerimi araladım ve Murat'ın bana uzattığı su şişesini titreyen elimle kavradım. Bir yudum su içerken az önce ne olduğunu anlayamamıştım. Bir güne hem Bal'ın itirafını hem de ölümden dönmeyi nasıl sığdırdığıma hayret ediyorum.
Murat'ı umursamadan Nisan'a dönüp "Ne ölmesi? Kim kurtardı, ne oldu?" dedim can çekişen sesimle. Mecaz değil, cidden can çekişiyorum. Fakat görüyorsunuz ki ölsem de gıybetten vazgeçmem. Nisan bana 'iflah olmazsın' bakışını usulca yollayıp yanıma çektiği sırasına çöktü. "Of! Orta yerde öleceksin sandım gerizekalı."dedi sanki bu çok korkunç bir şeymiş gibi. Murat da hala karşımdaydı, bana endişeyle bakıyordu. O da boş sıralardan birisini önüme çekip oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rapunzel'in Dip Boyası Geldi
Roman pour Adolescents"Sonra... Sen geldin. Her şey değişti." 🌹 Bu kitap, gerçek hayatta boşluğa düşmenizi sağlayabilir. Not:Etrafı toz pembe görmeye başlarsanız en yakın hastaneye gitmeniz şiddetle tavsiye edilir. 14.05.17