Panda Ata Binmiş Ya Nasip Demiş

6.2K 1K 305
                                    

*iki saattir başlığa bakıyorum shshdh*

1.4

Panda Ata Binmiş Ya Nasip Demiş

🐼
Hayatım dondurma kabından çıkan sarmalar kadar alakasız noktalara gelmişti. Bir fotoğrafın sonrasında işlerin böyle bir hal alacağını bilseydim o an Doğukan'a cevap vermezdim. Ya da verirdim, bilemiyorum. Tek bildiğim, bunların beni yıprattığıydı.

Üstümde Perwoll reklamının senaryosunu yazan şahsın çaresizliği, davette masanın altından Perwoll çıkaran kadının saçma ruh hali vardı. Artık neye nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum. Çarşamba akşamının üstünden dört gün geçmişti, günlerden Pazar'dı ve babamla kursa gidip kaydımı sildirtmiştik. Zaten çalıştığım yoktu, boşuna uykumdan feragat etmek aptallık olurdu.

Doğukan'dan ses yoktu.

Artık ona Bal demek bile istemiyordum. Herkese ve her şeye küsmüştüm. Hayatıma bu kadar dahil olması beni çileden çıkartmıştı ve belki de aşırı tepki vermiştim. Artık bir önemi yoktu çünkü o gece eve gelip ona engel attıktan sonra karşıma çıkmamıştı. O gece ağlamıştım ve neye ağladığımı bile bilmiyordum. Doğukan'a, kendime, herkese sinirliydim. Sürekli hata yapmaktan da bıkmıştım.

Şimdiyse yatağama tünemiş telefondan o malum fotoğrafa bakıyordum. Somurttum. "Beş aymış da bilmem neymiş... Aylarına sıçayım senin."diye homurdandım kendi kendime. Tamam, tatlı bir fotoğraftı ama... Aması yoktu işte. Doğukan sıçmış, ben sıvamıştım resmen. Her şey bok olmuştu.

Yolunda giden olaylara sıçmak benim işimdi.

Böyle olsun istemezdim.

"Manyak gerizekalı beyinsiz!"hırsla soluyup telefonu kenara atarken odanın kapısı açıldı ve ablamın kafası aradan göründü. "Ne bakıyorsun sinsi sinsi? Gir içeri."derken sesimden sıkıntı, sorun, kötü olan her şey anlaşılıyordu. Kapıyı örtüp yatağıma çöktü, bu saatte hala eyelinerla dolanıyordu."Kime sövüyorsun yine?"

Ters ters baktım. "Öylesine. Sen niye geldin? Hayırdır?" omuz silkti. "Minik kardeşimle sohbet etmek istedim. Ee, nasılsın?" boş boş suratına baktım. "Hadi itiraf et, işin düştü. Ne isteyeceksin?"

Herkesten o kadar kopmuştum ki birisi bana iyi niyetle yaklaştığında hemen çıkarı olduğunu düşünüyordum. Buna Doğukan da dahildi. Belki de bu yüzden ağzından çıkacak güzel kelimelere tahammülüm yoktu.

Gözlerini devirdi, yatağıma iyice yerleşti. "Valla bir şey istemeyeceğim. Hadi bir şeyler anlat."iç çekip güzel yüzüne baktım."Sen niye makyajını silmedin lan? Burda erkek de yok, silebilirsin bence."kenardaki ufak yastığı kavrayıp suratıma fırlattı."Salak mısın? Bir kere ben erkekler olmasa da kendim için makyaj yaparım."gözlerini kıstı. "Sen ne anlarsın be!" diye çemkirdi. Kaşlarımı kaldırıp inanmış gibi başımı salladım.

Sırıtıp yüzünü bana doğru eğdi. "Vural'la görüntülü konuşma yaptık. Çok tatlı ya!" cıvıldayışına gözlerimi devirdim. Anlaşılan yine kendisiyle ilgili bir şey anlatmaya gelmişti. Kimsenin umrunda değilim, Allah'ım. Al canımı artık. "Ee, nasıl geçti? Anlatsana."derken o kadar samimiyetsizdim ki halime gülmek istedim. Ölüyorum resmen, can çekişiyorum. Depresyonumun son demlerinde bırakın da huzurla oturayım. İntihar edeceğim birazdan.

"Şu an İzmir'deymiş. Sonra Adana'daki arkadaşına uğrayıp buraya gelecekmiş. Benim için! Ya mimiklerini görmen lazım, o kadar tatlı ki!"ablamın geçici heveslerine alışkın olduğum için he deyip geçmek en doğrusuydu.

Bu tavladığı kaçıncı adamdı Allah bilir. Çocuğu ayağına kadar getirtip iki gün flört ettikten sonra onu da sepetleyecekti, ablamı tanıyordum. İlk sevgilisinin intikamını almak için başka erkeklerin duygularıyla oynuyordu. O çocukla aralarından ne geçtiğini asla söylememişti ama ablamı çok incittiğini biliyordum. Sanırım ömür boyu erkeklere güvenemeyecekti.

Rapunzel'in Dip Boyası GeldiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin