Çarıksız Prenses

6.6K 907 298
                                    

0.5

Çarıksız Prenses

🍬

Ben çok küçükken ablam etraftan topladığı boncukları bana para karşılığında satardı. Cebimde en fazla 2 lira olurdu zaten, onu da ablamın kötü emellerine kurban verirdim. Kendimi aynı o zamanlar olduğum kadar saf ve salak hissediyordum. Bir kuruş etmeyecek süslü boncuklara 25 kuruş veren aptal Yağmur'dum şimdi.

Aslında düşününce ben hiç değişmemiştim. Hala değersiz insanlara değer verip onları yüceltiyordum.

Kendime gelmem uzun sürmemişti çünkü fazla öfkeliydim. İlk işim Tumblr'a girip Anonim'in engelini kaldırmak oldu. Daima buz gibi olan ellerim klavyede zar zor hareket ediyordu, gereğinden fazla gergindim.

Ben: Bu kadar basit biri olduğunu bilmiyordum.

Ben: Sıçtığımın fotoğrafını yolladın diye ağlayacağımı falan mı sandın

Ben: İnsan değilsin ya

Ben: Seni tanıdığım güne lanet olsun

Onun cevap vermesini beklemeden Nisan'a İnstagram hesabının şifresini yollaması için mesaj atmıştım. Kendi hesabım olmadığı için onunkini kullanacaktım. Nisan'ın sorularını görmezden gelip tabletten İnstagram'a girdim. Fotoğrafı paylaşan sayfa şehirdeki çoğu liseden haberler paylaşan, gıybet ağırlıklı leş bir sayfaydı. Gossip girl özentisi bu sayfanın 7000 civarı takipçisi vardı ve herkes sayfa sahibinden nefret ediyordu.

Tam sayfaya mesaj atacaktım ki telefonum titredi.

anonimbirbey: Yine ne bok yedim acaba

anonimbirbey: Engel attın gıkımı çıkartmadım ama laflarına dikkat et

anonimbirbey: Pişman olacağın şeyler söyleme Yağmur

Fotoğrafı görenler her saniye arttığı için hızlı davranmak zorundaydım.

Ben: *görüntü*

Ben: Bak yediğin boka

Ben: Hala alay ediyorsun ya, helal olsun.

Telefonu bırakıp tableti elime aldım. Devrelerim yanmıştı, nöronlarımın çoğu yüksek basınç yüzünden baygınlık geçiriyordu. Zihnimin içinde meydan muharebesi vardı. Sayfaya mesaj atıp kim olduğumu açıklarken telefona ard arda mesajlar geliyordu. Fotoğrafı kaldırması gerektiğini yazıp telefona baktım.

anonimbirbey: Lan

anonimbirbey: Benim haberim yok

anonimbirbey: Şimdi görüyorum ben de

anonimbirbey: Sen benim yaptığımı mı sandın?

anonimbirbey: Seni asla incitecek bir şey yapmam demiştim

anonimbirbey: Unuttun mu, güzelim?

Birisi kafamı duvara gömsün. Yılmıştım, beynim hararet yapmıştı. Hayatın amacını, Ned Stark'ın ölümünü ve astronotların uzayda nasıl işediklerini düşünmek istiyordum. Ben böyle entrikaların insanı değildim, ben saatlerce pencereden boş sokağı izleyen depresif biriydim.

Ben: Bana güzelim deme

Ben: Bana hiçbir şey söyleme

Ben: Sen yapmadıysan kim yaptı bunu?

Ben: Senden başka kim yapar ki?

Ben: Yalan söyleme artık

İnstagram'a baktım. Admin fotoğraf popüler olmaya başladığı için silmek istemiyordu. Görüyorsunuz ki popüler kültür, insanı bir fotoğraf için yalvaracak hale getiriyordu. Sabrım tükendiği için bütün çirkefliğimi kullandım.

"O fotoğraf iki dakika içinde silinmezse savcılığa suç duyurusunda bulunurum. Yaparım bunu. Hemen sil."

Evet, bunu yazmıştım. Aslında savcılıkla falan işim olmazdı fakat admin ergenlikten uzun bir müddet çıkamayacak tipte birisi olacak ki korkmuştu ve fotoğrafı silmişti. İşte bu kadar kolaydı. Fotoğraf daha fazla yayılmadan silinmişti, sırada Anonim'i öldürmek vardı.

anonimbirbey: Ulan bir kere de güven be

anonimbirbey: Ben yapmadım diyorum

Olabilir miydi? Ona inanmak istesem de bu mümkün değildi, fotoğrafı kimseye göstermemiştim. Tekrar İnstagram'a girdim.

Ben: Fotoğrafı kim yolladı?

Admin: Bunu söyleyemem. Fotoğrafı sildirdin zaten

Ben: Söyle

Biraz sonra cevap gelmişti. Söylemek zorundaydı. Şıllık.

Admin: Gizem Kuyucu. Çamlıkaya Merkez Anadolu Lisesi'nde okuyor.

Ah. Anonim'in günahını mı almıştım? Boğazıma dizilenler pişmanlığın kurşunlarıydı. Yine sıçmış sıvamıştım. Ona insan değilsin, demiştim. Kulaklıktan Hatasız Kul Olmaz'ın melodisi dökülmeye başladı. Müzik listem aşure gibiydi tamam, ama bu kadar da sübniminal olmazdı ki arkadaş. Vicdan azabımı doya doya yaşayamıyordum şu şarkı yüzünden.

Tumblr'a girip mesajlara baktım ve yutkunmakla yetindim. Özür mü dilemeliydim? Gizem denen şıllığı ben tanımıyorsam o tanıyor demekti, kimdi lan bu Gizem? Ve fotoğrafımızı görecek kadar yakınlar mıydı? Gözlerim sinsice kısıldı.

Ben: Tamam sildirdim fotoğrafı

Ben: Kim yapmış biliyor musun?

anonimbirbey: Ha benim yapmadığımı kabul ettin yani?

anonimbirbey: Bu da bir gelişme

Somurttum. İki dakikada uyuzluğa başlamıştı.

anonimbirbey: Kim yaptı bilmiyorum ama araştıracağım

Ah, Anonim. Bazen çok saf oluyorsun.

Ben: Şimdi gidiyorum. Kimin yaptığını bulursan haber verirsin.

anonimbirbey: Geri gelecek misin?

İç çektim. Son aklıma gelen ayrıntıyla kendimi kesmek istedim. Fotoğrafın yorumlarına baksaydım Anonim'in adını öğrenebilirdim. Kahretsin! Şimdi başkalarına da soramazdım çünkü herkes bizi sevgili sanıyordu. 'Şey, sevgilimin adını biliyor musunuz?' diye soramazdım millete.

Ben: Lanet olsun.

Ben: Geleceğim. Tamam?

Vicdan azabı çektiğim için azıcık makul davranabilirdim.

anonimbirbey: Yağmur?

Ben: Ne var?

Gelen mesaj beni şaşkına çevirmişti.

anonimbirbey: Bir gün bana güveneceksin

anonimbirbey: İyi geceler

Cevap yazamadım. Çok çirkin davranmıştım. Belki de Prens'e ulaşmak için camdan ayakkabılara, gösterişli elbiselere, upuzun saçlara gerek yoktu. Varsın Prens'e yalın ayakla, eski püskü bir elbiseyle gideyim; Prens'e ulaştıktan sonra ne önemi vardı ki?

Prens beni en çirkin halimle sevsindi, kime neydi ki?

***

Hepinize sıçtığımın masalsı dünyasından iyi günler dilerim.

Umarım prensinizi bulamayıp evde kalırsınız.

Nihahahaha

Rapunzel'in Dip Boyası GeldiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin