Jeon Jungkook Jeon

818 40 16
                                    

Siz istemediniz ama ben yazdım. İyi okumalar...

Karanlık ormanın derinlerinden gelen bir uluma sesi şaha kalkarken,  yıldızların ışığı fersizlikle yalayıp yuttu geceyi. Zaman, yelkovan ve akrebin üstünden akıp geçerken, zift gibi yapışan gerçekler ortaya döküldü bir bir...

Gecenin bir köründe alacakaranlığa sanklanan ağaçların yaprakları, yerde kökleri havada hışırdıyorlardı geçmişin titrettiği rüzgârda. Geceyi soğuk kılan hava şartları mıydı yoksa dolunay mı?  Bilinmez. Dolunay, tüm gecenin ihtişamıyla parladı daha da parlayabilirmiş gibi. Saatler tam oniki olurken ulumalar çoğalmış sesler acının eşiğine dökülmüştü birer birer.

"Buralarda bir mahzen olduğunu duydum. Çok eskiden bu şehrin altında köleler çalıştırılırmış. Ama bir gece hepsi katledilmiş. Yine böyle bir dolunay gecesiymiş" dedi en yakın arkadaşın. Korku hikâyelerinin anlatıldığı bir bölüm olmazsa kamp olmazdı ama bu gerçekti sende daha önce bunu duymuştun.

Aradan atladı kaçığın teki olan arkadaşın,

"Bu kızda bir işemeye gitti hala gelmedi. Sanki sanırsın kuyudan su çekiyor!" dedi espriyle karışık söylenirken sesinde endişe tınısı vardı...

Ulumalar, baykuş seslerine karışırken ağaçla daha çok şiddetle birbirine çarpıyor ve korkutucu sesler çıkartıyordu. Anlatılan üstünde ise kimse durmadı.

Arkadaşın için meraklanırken dayanamayıp uyuşmaya başlayan bacaklarına sert bir komut verip ayaklandın. Ormanın içinden gelen rüzgar esintisi bir anlık tenini okşarken, rüzgar fısıldadı,

Gitme,

Belki korktuğundandır ya da galipten seslerdir diye düşündün. Beyninin bir ilüzyonu da olabileceği gayet açıktı. Saçlarını savuran rüzgar havada dans etti ve kamp bölgenizden sınır dışı edildi.

Kendi çadırına adımlayıp yorganın altına sakladığın feneri aldın.

"Ben bir bakıp geleceğim. "dedin ve adımlarını rüzgarın estiği ve karanlığın başlangıcına doğru attın. Elindeki elfenerinin ışığı alacakaranlığın rengini açabilecek kadar sert değildi ama yumuşatmıştı biraz da olsa. Işığı gözlerinle aynı yönde hareket ettiriyordun ve adımlarını yavaşça hızlandırdın. Sonunda etrafında daireler çizerek bakındığında kimsenin burada olmadığını anladın. Kapmtan çok uzaklaşmıştın. Sesler kesilmiş, ateş görünmüyordu. Burada ağaçlar daha sık ve karanlık daha da boğucu bir hâl almıştı.

Elfeneri, bir kaç defa gücünün tükendiğini belirten yanıp sönmeleri başlattı. Elinle birkaç darbe vurup düzelmesini umut ederken ışık yok oldu ve gözlerin kocaman bir karanlığa gebe kaldı. Gözlerini dehşetle açarken ne yapacağını şaşırmış hâlde delice etrafına dönüyor ve kasvetli ormanın ürpertici seslerini dinliyordun.

Kocaman bir karanlık hızla önünden geçerken gözlerini daha da açıp ses çıkarmamak için elinle ağzını kapattın. Gölgenin peşinden ayakların sürüklenirken büyük bir sesle yanına düşen bedene baktın. Kafası boğazından ayrılmış bu beden... En yakın arkadaşındı. Dehşetle yere eğilip ellerini bedeninin üzerinde dolaştırdın. Ses çıkaramamaya çalışsanda ağzından ucu kaçık kelimeler dökülüyor hıçkırıklarına engel olamıyordun. İçine düşen korku tohumu büyüyüp yeşerirken alnında ve saç diplerinde korkudan gelen terin, kanlı ayak izleri vardı. Ne yapacağını bilemiyor kaçmak ile cesedin yanında kalmak arasında mekik dokurken bir hırlama baş gösterdi. Gözlerini korkuyla omuzunun üstünden arkaya çevirdiğinde iki mavi göz seni izliyordu.
Ellerini geri atıp sürünerek geriye çıkmak için çırpınırken ağzına sığmayan dişleri ve salyalarını akıtan kurt üstüne doğru temkinli adımlarla geliyordu.

with, BTS İmagine!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin