Min Yoongi Min

770 41 21
                                    

Uzun bir aradan sonra selam!  İyi okumalar...

Son iki senenin acısı belki de hayatının unutamayacağın zamanlarından biriydi. Üniversite için hazırlanırken birçok şeyden vazgeçmiş, hayattan soyutlanmıştın. Evden çıkmamış ve ders çalışmıştın.

Evin zili çalarken, bu saatte eve kimin geleceğini düşünmekteydin.
Odandan hızla çıkıp kapıyı açtığın da bir kurye ile karşılaştın.

"(Ad ve soyad)  değil mi?"
" Evet,  buyurun? "
"Postanız var. Lütfen şurayı imzalar mısınız? " içine düşen merak tohumu ile postayı alıp imzanı attın ve,
"Kolay gelsin." diyerek kapıyı kapattın. Üzerindeki gönderene bakılırsa Kore'den gelmişti.
Hızla bir yere oturup mektubun zarfını açtın.

(Ad ve soyad),  yaptığınız başvuru dikkate alınarak;  kabul edilmesinde hiçbir sorun görülmemiştir. Sizi yanımızda görmekten onur duyarız...

Yazıyordu. İlk başta gördüklerine inanamadın. Bu postanın daha geç gelmesini düşünüyordun.
%50 burslu kazandığın üniversite seni bekliyordu hemde Güney Kore'de...

İki hafta içerisinde tüm hazırlıklar yapılmış ve Üniversite ile iletişime geçip kalacağın yurt için konuşmalar yapılmıştı. Dil Bölümünde okuduğundan iletişim İngilize olarak rahatça yapılmıştı.

Bugün yola çıkıyordun. Geride bırakacağın şeyler yanında sana gelecek olan şeyler eşit basıyordu. Fakat bundan habersizdin.

Ailenle ayrılmak çok zor olmuştu. Senin Güney Kore hayallerine hep karşı çıksalar da çok çalışmanın karşılığını almanı istedikleri için ağlayarak seni gönderdiler.

Uçaktaki onaltı saat zorlu yolculuktan sonra herşey bitmişti. Havaalanına indiğinde etrafa büyük gözlerle bakıp içindeki uçuşan kelebekler daha da büyümüş kelebeği geç içinde artık ayı tepiyordu. Havayı soluyup kendini sakin tutmaya çalışsan da...

"Yessss!! İşte geldimmm! " diyerek bağırdığında ne dediğini anlamasalarda dönüp ters ters baktılar. Dış hatlara girdiğinde seni alacak öğrenciyi kolluyordun. Ellerinde pankart tutan kişilere bakarken, incecik gözlü, dağınık siyah saçlı ve siyahların efendisi gibi giyinen. Teni ise tam tersi olarak cennetten düşen bir melek gibi bembeyaz olan çocukla gözgöze geldiniz. Uzun bir sersemlikten sonra onun kemikli ellerinde ki pankartta adını gördün. Hayatta bu kadar şanslı mıydım ben? Gibi düşünceler ile boğuşurken yavaşça yanına yaklaşıp,

"Merhaba, ben (ad ve soyadınız) "
"Merhaba." dedi eğilerek ve devam etti. "Bende sizi bekliyordum. Adım Yoongi. Sizin rehber öğrencinizim."
Salyalarını akıtarak çocuğa bakarken onu onayladın ve bagajları almak için yürümeye başladınız...

Havaalanından çıktıktan sonra kapıdaki RangeRover'a binip yola çıktınız. Yoongi'nin telefonu çaldı ve konuşmaya başladı. Sen ise dönüp ona bakmamak için zor duruyordun...

Korece konuştuğundan dediklerini anlamasanda Kore dizileri sağolsun annesi ile konuştuğunu anlamıştın. Ona nereye gideceğinizi sorduğunda. Pek cevap veremedi. Anlaşılan iyi bir İngilizcesi yoktu ve iletişim zorlukları olacaktı.

Araba yavaşladığında bir evin önünde durdunuz. Evin kapısında Min Ailesi yazıyordu. Şaşırdın aslında yurda gitmeyi planlıyordun. Sen şaşkınlığı üstünden atmaya çalışırken Yoongi sana bir telefon uzattı. Ve çenesiyle işaret etti. Oku diyordu. Çevirmeden okuduğun cümle ne kadar düzensiz olsada, saatin geç olduğunu bu yüzden yurda gidemeyeceğini öğrenmiştin.

Evin kapısına geldiniz ve Yoongi kapıyı çaldı. Kapıyı çok yaşlı olmayan bir teyze açtığın da 90° eğilip,

"Merhaba, " dedin. -korece -
Kadın elinden tutup gülümsedi ve seni içeri aldı. Kenardaki ayakkabılıktan sana terlik uzattı. Bunlar erkek terliğiydi Yoongi'nin olduğu belli oluyordu... Nereden mi?  Birinde M diğerinde ise Y yazıyordu.

Arkanı dönüp ona İngilizce olarak,

"Giyebilir miyim? "dedin.
Ellerinle anlatıp anlamasını bekledin. Ve o da sana İngilizce olarak,
"Giyebilirsin, " dedi. Biraz huzursuz etmişti seni bu terlikleri giymek ama çok takmamıştın.

Annesi birşeyler söylüyordu fakat hiçbirini anlamıyordun. Sadece yemek kelimesi dışında. Duyduğun an gözlerin parladı daha ilk günden Asya yemekleri ile karnını doyuracaktın.

Herkes masaya oturduktan sonra Yoongi seni karşısındaki sandalyeye oturman için işaret verdi. Ve sende oturdun. İlk görüşte hoşlandığın çocukla aynı arabaya bindin, onun evine gelip annesiyle tanıştın şimdi de aynı masada yemek yiyordunuz.

Çekine çekine yediğin yemekten pek birşey anlamasanda en çok ddeokbokki yemiştin. Tadı bir harikaydı...

Masayı toparlarken annesine yardım edip bir Türk kızı olduğunu belli ederek annesine hiçbir iş yaptırtmamaya çalıştın...
Mutfaktan çıktığında Yoongi sana kalacağın odayı gösterdi ve çeviriden ekledi.
"Benim odam da yan oda istediğin birşey olursa söyleyebilirsin, çekinmeden."  başını sallayıp onu onayladın ve odaya girdin.

Odada beyaz bir yatak, dolap ve çalışma masası vardı. Bir tane balkona açılan kapı ve birde ebeveyn banyosu vardı. Valizinin de yatağın kenarında olduğunu görünce sevindin ve yorgunluğun üstüne güzel bir duş alıp giyindin.
Bir kapı sesi duyulduğunda yan tarafta hareketlenme oldu. Anlaşılan  o ki siyah prens odasına gelmişti. Aranızda kocaman bir duvar olsada sanki yaşındaymış gibi heyecanlanmıştın.

Uzun saatler boyunca yatakta dönüp durmuş fakat altı saatlik bir fark dolayısıyla uyuyamamıştın en sonunda kalkıp balkona çıktın ve kulaklığın ile telefonunu da yanına aldın.
Bir şarkı açıp kulaklığını taktın ve gecenin manzarası ile başbaşa kaldın. Bir süre dışarıyı izledikten sonra dünyadan soyutlanmış gibi sanki başka bir yerdeymişsin gibi daldın. Aileni ve Türkiye'yi düşündün onlara mesaj atıp Kore'ye geldiğini müsait bir zamanda görüntülü arama yapacağına dair bir mesaj atmıştın. Arkadaşlarını düşündün... Onları geride bırakmak buruk hissettirse de burada olmak çok güzel bir duyguydu.

Aniden omuzuna dokunan el ile gözlerini kocaman açıp küçük bir çığlık attın ve Yoongi ile yere devrildiniz. Yoongi başını yere vurmaman için elini başının altına koydu ve yüzyüze gözlerini açtınız.  Sana,
"Neden uyumadın? " kaşlarını çatarak sordu ve belinden tutup seni doğrulttu. Sersem gibi etrafa bakarken cevapladın.
"Saat farkı... "
" Ah,  anladım. Ama biraz dinlen. " dedi. Ayağa kalkıp ona iyi geceler diledin.  Odaya girecekken bileğinden tutup seni kendine çekti.
"Bencil biri değilim ama benden etkilendiğini bu kadar belli etmesen keşke. " diyerek Piç smile attı. Sen ona şokla bakarken elinden tutup biraz daha bedenlerinizi yakınlaştırdı.

"Ama bende senden etkilendiğimi saklayamam Türk kızı."

Ve yanağına küçük bir buse konurdu.

"İyi geceler, " dedi ve el sallayarak odasına geri döndü. Sende kızaran yanaklarınla koşarak odaya girip yatağın üstüne yüzüstü atlayıp garip hareketler yapmaya ve çığlık atmamak için kendini tutmaya zorladın. Fakat kendini tutamadın. Elini kalbine koyup.
"Allah'ım ben senin sevgili kulunmuşum!" deyip hayaller kurmaya başladın. Ama bir dakika Yoongi Türkçe  konuştu lan az önce!

Birisi sana adınla sesleniyordu,












"(Adın) kalksana sahur yapmadan oruç tutulmaz kızım kalk hadi annecim kalk. "



Geçen sene sizi ramazan ayında yine Yoongi ile trollemiştim. Eee ne demişler tarih tekerrür eder Scott. Fncmmcmvmem

with, BTS İmagine!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin