Bugün, yine erkenden seni uyandırması için kurduğun alarmının şiddetli bir şarkı olması seni yatakta aniden zıplatırken, güneşin ışıkları göz bebeklerine tecavüz etmesiyle başını geri attın.
"Aov! Yatak başlığı!" diyerek yavaşça ayaklandın ve acıyan başını ovdun.
Her zamanki gibi yine kahvaltı yapmadın ve hazırlanıp yola koyuldum.
...
Dükkana girdiğinde her zaman ki gibi müşteri geldiğine dair ses veren zil öttü.
Ortalıkta kimse görünmüyordu sende soyunma odasına gidip reklam kıyafeti için olan ayıcıklı kostümü giydin.
Derin bir nefes alarak başlığıda kafana geçirdikten sonra masanın üzerinde duran tanıtım broşurlerinde alıp dükkanı terk ettin.
...
Sıcak ve yakıcı güneşin altında giymiş olduğun bu kıyafet seni terlere boğarken onu bekliyordun.
Her zaman bu saatlerde maskesi yüzünde spor kıyaferleri üzerindeyken yürüyüş yapmaya çıkıyordu.
Neredeyse gelir diye düşünürken omuzundan dürtüklendin,
"Selam, kolay gelsin." bu oydu.
"A-ah selam. Teşekkürler. "
"Bu aralar biraz yalnızım ve bir sırdaşa ihtiyacım var ve bir kız olması işime yarayacak gibi. "
"Ah! Tabii burun oturun." Sesin başlık yüzünden boğuk ve titrek çıkıyordu bu yüzden hem kızaran yanaklarını hemde utanan sesin belli olmuyordu.
"Ben bir kızdan hoşlanıyorum. Bu kafede çalışıyordu." Diyerek senin çalıştığın kafeyi gösterdi.
"Acaba yakın zamanda işten ayrılan oldu mu?"
"Hayır olmadı. Belki de bir müşteridir emin misiniz?"
" Elbette eminim servis yaparken üzerime kahve bile dökmüştü. " ama a-ma onu sen dökmüştün!
"Her gün düzenli ziyaret yaptım ve hala belki buralardadır diye yürüyüşe çıkıyorum ama onu göremiyorum... ne yapmalıyım?"
Yavaşça başlığı çıkartırsın,
"(Bi'asın)-sshi? "
"A-am-a sen?!"
"Ben işten çıkmadım başka bir bölüme ve-"
Sözün onun senin üzerine atlamasıyla kesildi sımsıkı sarılıyordu...
Karşılık verdin.
Seni alnından öptü ve geri çekildi,
"Seninle tanışmak istiyorum, papatya."
Bu da medyadaki giften aklıma geldi... neyse sıkıcı bir bölümü size sundum kusura bakmayın...
İyi sahurlar, hayırlı Ramazanlar.
