Bir sürü ses ile uyanırken, içimden milyonlarca küfür geçirdim. Gözlerimi kırpıştırdım. Calum küçük bir çanta alıp yatağa sertçe bıraktı. Doğrulup kafamı duvara yaslasım. Dudaklarımı yalayıp saçlarımı yüzümden çektim. Örtüyü göğüslerime doğru çektim.
"Ne yapıyorsun?"
Örtüyü çekiştirdi. Birden üzerimden kaldırdı. Eşofmanımı ve askılı tişörtüme baktı. "Evet bunlar iş görür. Haydi zıpla."
Kaşlarımı çatarak örtüyü tekrar bana doğru çekmeye çalıştım. "Bugün pazar mı? Çünkü yine saçmalıyorsun.Kilisiye git ve Tanrı'dan birkaç şağ duyu iste."
"Ne için?"
Bağırdım. "UYUMAM İÇİN!"
Calum bacağıma vurdu. "Haydi kalk!"
Ona tekmeye atmaya çalıştım. "Calum ne var?"
"Seni benim evime götüreceğim."
Ona baktım. "Hayır."
"Şükran gününe hindi yemeden girmeni istemiyorum."
Gülümsedim. "Teşekkürler Calum. Haydi maskenin altındakileri görelim."
Gözlerini devirdi. "Ciddiyim. Çantama senin giysilerini de koydum ve gidiyorum."
Çantayı yataktan alıp yürümeye başladığında gözlerim birden açıldı. "Sen ciddisin."
Calum bana baktı. "Evet, senin aksine ben çok iyi bir arkadaşım."
Kaşlarımı çattım. "Ailenin benim gelmemden rahatsızlık duymayacağına emin misin?"
"Merak etme. Ailem sosyalleşmemi istiyor."
Dudağımı ısırdım. "Harika, gelmiyorum."
Yatağa yatıp kafama örtüyü çektim. Calum bir şeyler söyledi. Bilmediğim bir dilde. Ciddiyim. Sanırım ispanyolca bana küfür etti. Örtüyü çekti. "Gel işte Aurelia!"
Kafamı çevirdim. "Hayır! Benim ne işim var ailenin evinde?"
"Ne var bunda arkadaşımı götürüyorum işte."
Gözlerimi devirdim. "Bunları nezaketten yapıyorsun."
Calum yatağa oturdu. "Gerçek şu, Samanah zorladı."
Güldüm. "Senden böyle bir şey beklemiyordum zaten."
Kafasını salladı. "Evet ben 'yemeğini ve suyunu koyalım, gidelim' fikrini ortaya attım."
Kollarımı kenara açtım. "Ah, yapacak daha eğlenceli bir şeyim yok."
Yataktan kalkıp banyoya girdim. Calum bana baktı. Çantayı eline alıp odadan çıktı.
Yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladım. Saçlarımı bir kez tarayıp at kuyruğu yaptım. Üzerime Calum'un dolabından bir ceket aldım. Aşağıya hızlıca inip termosa kahve doldurdum. Kendisi bir bardak kahve içiyordu ama bana içtirtmiyordu.
Calum, çantalarımızı bagaja koyuyordu. Turuncu çorabımı bileğime kadar çekip, eşofmanımı dizime doğru çektim. Paçasındaki olan lastik nedeniyle dizimin biraz altında durdu. Beyaz nike ayakkabılarımı giyio kapıda durdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hot Hands
FanfictionBir gün gelir içindeki her şey ölür. Canlı beden mezara yerleştirilmez.