Samanah Luke'un gey olması hakkında konuşuyordu. Saçlarımı yüzümün önünden çekip Calum'a baktım. Calum lacivert gömleği ve koyu skinny jean ile elinde içkisiyle arkadaşlarına bir şeyler anlatıyordu.
"..yani?"
Kaşlarımı çatıp Samanah'a döndüm. "Ne?"
Samanah sinirle bir şekilde konuştu. "Luke bildiğini söyledi."
Kafamı salladım. "Evet biliyordum."
Samanah ellerini tezgaha koydu. "Ve bana söylemedin. Aferin Aurelia!"
Utançla kafamı kaldırdığımda Calum ile göz göze geldik. Dudaklarını kıpırdattı. 'Seni kurtarmamı ister misin?'
Gülümsedim. Samanah yanımda hala bana laf anlatıyordu. 'Evet lütfen!'
Calum içkisini arkadaşına verdi bana doğru yürümeye başladı. Kafamı hemen Samanah'ya çevirdim. Calum yanımıza geldiği anda sustu. "Ee hediyelerimi ne zaman açacağım?"
Samanah kafasını salladı. "Ah doğru! Luke aklımı o kadar meşgul etti ki!"
Calum kafasını salladı. Tezgaha dirseklerini koyup bana kafasını kaldırdı. "Evet, başka bir teşekkür bekliyorum şimdi."
Gözlerimi devirdim. "Hediyemi almalıyım."
Calum sırıttı. "Demek kalbini bir kutuya sığdırabildin."
Gözlerimi ona diktim. "Calum, beni gerçekten-"
Birden sözümü kesti ve bana yaklaştı. Bu sefer doğruldu. Gözlerimle beraber yükseldi. "Seni gerçekten güldürüyorum."
"Hayır."
Bana baktı. "Çünkü sana olan ilgim bana her şeyi yaptırabilir. Yemin ederim ki seni bana getirecek şeyin şu Kore gruplarındaki şarkıları söylemek olduğunu bilsem yaparım."
Gözlerimi ona diktim. Calum sırıtarak gülümsemeye başladı. "Biliyorum gülmek istiyorsun."
Dudaklarımı ısırdım. Calum derin nefe aldı. "Neler vardı? BTS ve EXO mu?"
Dudağımı ısırmayı kesip gülmeye başladığım anda Calum sevinçle ellerini yukarı kaldırdı. "Ne mükemmel bir insanım."
Onun omzuna vurdum. "Aptalsın."
Göz kırptı. Onun yanınadan geçip merdivenlere gittim. Ben Calum'un yanından giderken Ashton hediyesini Calum'a vermek için yaklaştı. İkisi birbirine gülerken barıştıkları için mutlu olmuştum. Yani en azından arkadaş olduklarını hatırlamışlardı.
Merdivenleri hızla çıkıp odaya girdim. Yatağın altındaki kutuyu aldım. Odadan çıkarken Michael birden önümü kesti. "Aman tanrım!"
Korkuyla bedenimi kapıya yapıştırırken Michael mahçup olmuş bir şekilde baktı. "Korkutmak istememiştim. Özür dilerim."
Kaşlarımı kaldırım. "Önemi yok. Bir şey mi oldu?"
Michael içkisinden yudum alıp dudaklarını hareket ettirdi. Sonunda nefes alıp bana baktı. "Özür dilerim Aurelia. Konu yakın arkadaşlarım olduğu zaman gereksiz tepkiler verebiliyorum. Biliyorsun işte bizim çocukları çok seviyorum ve aramızda sorun olduğunu hissettiğim an bile rahatsız oluyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hot Hands
FanfictionBir gün gelir içindeki her şey ölür. Canlı beden mezara yerleştirilmez.