2 Hafta Sonra
Luke üstüme atladı. ''KALK!''
Huysuz bir şekilde onu üstümden attım. ''Luke şunu her sabah yapmaktan vazgeç.''
Luke boxerı ile ortalıkta dolanırken diğer tarafa dönüp telefonumu şarjdan çıkardım. Aptal final sınavlarım yüzünden Calum'u görmeye gidememiştim ve onu gerçekten özlemiştim. Sürekli FaceTime yaparak konuşmaya çalışıyorduk ama bir süre sonra artık gerçekten ona dokunmak istiyordum. Calumdan gelen mesajlara baktım.
5.32 Calum: Bebeğim, eşyalarımı almak için eve geliyorum.
Gözlerimi büyüttüm. Hızla ayağa kalktım. ''Calum burada gelmiş!''
Bir anda aklıma gelmiş gibi saate baktım. Saat 10'a geliyordu. Büyük ihtimalle şu odamızda şu an uyuyordu. Yataktan hızla kalktım. Dolapta olan taytı üzerime geçirdim. Üzerimdeki, Calum'un bana verdiği sweatshirttü çıkartmadım. Kokusu geçmeye başlıyordu. Yeniden kokusunu bırakmasını istiyordum. Çoraplarımı bulup ayağıma geçirdim. Converselerimi kapıya doğru fırlatıp banyoya girdim. Luke dişlerini fırçalıyordu. ''Luke oyalanma hadi giyin CALUM GELMİŞ!''
Luke tükürüp kafasını salladı. ''Biliyorum ben de seni o yüzden uyandırdım. Michael aradı beni de.''
Dişlerimi fırçalarken mırıldandım. ''Duygusuz, bana gece konuşurken geleceğini söylememişti. Söyleseydi sabahtan kapıda beklerdim.''
Luke bana döndü. Pantolonunu giyerken konuştu. ''Belki bu yüzden söylemedi.''
Ağzıma su verip macunu tükürdüm. Dişlerime bakıp yüzümü hızla yıkadım. Saçlarımı öylesine taradım ve telefonumu aldım. Yere oturup heyecanla converselerimi giydim. ''CALUM GELMİŞ!''
''Evet beyaz atlı prensin gelmiş hemen gelinliğini hazırla.''
&
Luke arabayı durduğu anda cebimden anahtarımı çıkarttım. Kapıyı açarken ellerim titriyordu. Ona ulaşmak istiyorum. iyi olduğunu gözlerimle görmek istiyordum. Evin kapısını açtığım anda tüm konuşmadığım insanları gördüm.
Samanah, mutfaktaydı. Michael tam yanında duruyordu. Ashton kahvesini içiyordu. heyecanla konuştum. ''Nerde?''
Michael hafif bir gülümseme yaptı. ''Yukarda.''
Luke içeri enfes patavatsızlığı ile girdi. ''Bizim aşk kuşunu getirdim.''
Anahtarı yere atıp merdivenlerden ikişer ikişer çıktım. Odamıza yaklaştığımda kalbim deli gibi atıyordu. Kapıyı açtım. Uyuduğunu gördüm. Gülümseyerek yatağa doğru koştum. Üstünü çıkartmış, yüz üstü yatıyordu. Yatağa atladıktan sonra onun sırtına çıktım. Bu hareketim ile uyanması bir oldu. Kafasını yastıktan kaldırıp bana doğru bakmaya çalıştı. Hızla yanına düşüp, kolunun altına girdim. Sıcak teni yüzümü kaplarken kokusunu fevkalede bir özlemle içime çektim. O da benim saçlarımı öperek yanıma daha çok sokuldu ve bana sarıldı.
Duygularımın kölesi olmuş gibi onun yüzünün her yerini öptüm. Kollarını, boyununu öptüm. Yanağından dudaklarına kayarken gözlerim doldu. Ellerimi saçlarına geçirdim. Yokluğu bile dağıtmama yetiyordu. Onun dudaklarını öperken ağlamaya başladım.
Küçük sessiz hıçkırıklarım onun gözlerini açmaya yetmişti. Hızla yüzüme baktı. Elleri ile yüzüme düşen tüm saçlarımı geriye attı. Bana kalbi kırık bir şekilde baktı. Onun için güçlü durmaya çalışıyordum ama gerçekten bu yük çok ağır geliyordu. ''Seni çok özledim Calum.''
Durdu ve dudaklarıma kapandı. Burnumu öptü. Sonra şakaklarımı öptü. Derin bir nefes alıp kafasını göğüsüme koydu. ''Seni çok özledim Aurelia.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hot Hands
FanfictionBir gün gelir içindeki her şey ölür. Canlı beden mezara yerleştirilmez.