Herkes neşeli bir şekilde etrafta dolanıyordu. Kendimi yabancı gemiyi karşılayan deniz gibi hissediyordum. İçimde bir şeylerin olduğuna emindim sanki her şey hissedemeyeceğim kadar uzakta gibi. Samanah kısa kırmızı elbisesi ile merdivenlerden Michael ile indiğinde alkışladım.
"En iyi çift!"
Ev oldukça kalabalıktı. Calum'u görmüyorum, sadece yataktaki ağırlığını hissediyordum. İnsanların arasından geçerek mutfağa doğru gittim. Luke tezgaha oturmuş içkisini kokluyordu. Derin nefes alıp yanına doğru gittim. "Hayatımda dahil olduğum en sıkıcı noel partisi."
Bana baktı. "İlginç. Bu konuşmadan senin birden fazla noel partisine katıldığını çıkartıyoruz."
Gözlerimi devirdim. "Sana güzel bir haberim var."
Luke gözlerini içkisinden çekip bana döndü. Kafamı kaldırıp saçlarımı kulağımın arkasına attım. "Denise'i çağırdım. Büyük ihtimalle birazdan gelmiş olur."
Gözlerini açtı. "Tanrıçasın!"
Tezgahtan atlayıp içkisini masaya bıraktı. Yanaklarımı öperek saçlarımı karıştırdı. Onun kalçasına vurdum. "Bitir işini Luke."
Luke kaşlarınk çattı. "Yanlış replik."
Gözlerimi devirdim. "Ne fark eder iğrenç bir partideyiz."
Luke mutfaktam çıktıktan sonda daha birkaç dakika daha durdum. Sonunda burasının benlik olmadığını anlayıp çıktım. Aslında sol tarafımda sevişen insanlar beni sıkıştırmaya başlamıştı. Bilirsiniz bu oldukça korkunç bir durum.
Salona doğru giderken, evin kapısı açıldı. Calum dudaklarında sigara ve birkaç düğmesi açık gömleği ile geldi. Dağınıl saçları ile merdivenlere doğru gitti. Benim için tüm şarkılar değişti.
Bu çok saçma! Ona karşı derin bir şeyler hissetmiyordum. O da bana hissetmiyordu. İkimiz de bir çekimin olduğunu biliyoruz. Buna aşk veya sevgi demek zorunda değildik. Benim tek korktuğum şey buydu. O çekim!
Anna Karenina neler hissettiğini çok iyi anlıyordum. Calum dudaklarından sigarasını aldı ve kollarını yukarı kaldırarak yürümeye başladı. Dumanı yukarı üfledi. Onunla göz teması kurmamak içim gözlerimi arkaya doğru çevirdim. Ashton bana bakıyordu. Ona bakmamdaki kuvvetle olduğu yerden kalktı ve bana doğru yaklaştı.
"Eğleniyor musun?"
Gülümsedim. "Evet."
Luke burada olsaydı şimdi götüyle gülüyor olurdu. Elimdeki meyve suyunu içtim. Ashton ile konuşacak hiçbir şeyimiz yoktu. İkimiz de kalabalığı izlemeye başladık. İnsanlar dans ettikleri için bizi sıkıştırdılar. İstemesem de Ashton'a yaklaşmak zorunda kaldım.
"Sanırım bana yakın olduğun tek an."
Omuz silktim. "Biraz anı yaşa Ashton."
Sarı saçlarını arkaya attı. "Bana kendinden bahsetsene."
Kaşlarımı çattım. "Kendimden mi?"
Kafasını salladı. Dudaklarımı yaladım. "Hiç sevmediğim bir ailem var. Yetenekli olduğumu düşündüğüm bir mesleği yapacağım ayrıca kendime ait bir odam yok."
Güldü. "Neden ailenden nefret ediyorsun?"
Benim hakkımda böyle soru sormalarından nefret ediyordum. Diğer nefret ettiğim ise 'iyi misin? Üzgünüm.' Senin benim için üzgün olmak sikimde değil.
"Fazla neden yok benim kafamda olan insanlar değiller."
Mesala bilinci açık insanlar değiller. Kafasını sallayarak içkisinden bir yudum aldı. Birden gülmeye başladı. "10 dakika önce Luke ile shot attık sanırım 6 tane."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hot Hands
Hayran KurguBir gün gelir içindeki her şey ölür. Canlı beden mezara yerleştirilmez.