Calum ile beraber koltukta film izledik. Scent Of A Woman'ı ikimiz de çocukluktan hatırlıyorduk fakat hiç yeniden izleme fırsatımız olmamıştı. Bana döndü. "Mükemmel bir filmdi."
"Tango sahnesinde kalbimi masaya bırakmış olabilirim."
Calum omuz silkti. "Yani öyle etkileyici değildi ama kör olduğu için mükemmel durdu."
Ona döndüm. "Sen, gözlerinin görüyor olmasına rağmen yapamıyorsun."
Bana baktı. "HA! Güldüm."
Kaşlarımı çattım. "Yapabilir misin?"
Omuz silkti. "Elbette."
Bilgisayarın yanına gidip şarkı açtım. The Weeknd - Comind Down sesi evde yükselirken, Calum tişörtünü çıkartıp eşıfmanı biraz yukarı çıkarttı. Bol ceketi çıkarttım. Yarım sporcu sütyeni ile kaldığımda nefes aldım. Ben de altımdaki pijamayı yukarı çektim.
"Eğer dans edebildiğimi görürsen,"
"Ne istiyorsun?"
Dudaklarını yaladı. "Bir gününü. Yine."
Gülümsedim. "Pekâlâ."
Bana doğru ilk adımı attı. Adımlar birbirini takip ederken kıkırdadım. "Ben tango bilmiyorum."
Calum yüzüme bakıp gülmeye başladı. "O zaman kazandım."
Kalçamdan tuttuğu gibi beni kaldırdı. Kıkırdayarak onun boynuna sarıldım. Saçlarını geriye attım. "Neden böylesin?"
Çenemin altından öptü. "Mutlu olduğunda daha güzelsin çünkü."
Gülümseyerek dudaklarını öptüm. Yavaşça yürüyerek merdivenlere yöneldi. "Odaya mı götürüyorsun beni?"
Kafasını salladı. Merdivenleri seri adımlarla çıktı. Odaya vardığımızda beni yatağa yavaşça bıraktı ve yanıma uzandı. Ona doğru dönüp yüzünü okşadım. Nefes aldı. "Bana sarılır mısın?"
Çıplak göğüsüne dokundum. Ona yaklaştım. Saçlarını okşadım ve kafasının altına kolumu yerleştirip bacağım ile bedenini sardım. Kolunu belime attı. "Sadece senin bana sarıldığını bilerek uyumak istiyorum."
Onun kaslı kollarına dokundum. İnen dudağına baktım. Saçını okşayıp göz kenarlarına öpücükler bıraktım. "Eşsiz bir adamsın."
Gülümsedi. "Bunu senden duymak güzel.''
Örtüyü çekip benim üzerime örttü. Onun gözlerine baktım. Onun seni sevmemesi için her şeyi yaptığın adam sana ne kadar aptal ve hatalı olduğunu gösteriyordu. Nefes aldım. ''Bana korktuğun için dokunmuyorsun değil mi?''
Gözlerini dudaklarımdan çekti. ''Ne anla-''
''Anladın.''
Kaşlarını kaldırdı. Nefes alıp dudaklarını yaladı. ''O gün kabustan uyandığında beni Reg olarak gördün Aurelia. Bana vurdun.'' Kafasını düz tutup tavana baktı. ''Elbette korkuyorum. Sana dokunurken onun izlerine yaklaşmaktan.''
Yutkundum. ''Teşekkür ederim.''
Saçımı okşadı ve alnımı öptü. Ona iyice sarıldım. Kollarının arasında kokusunu içime çektim. Bilinmeyen bir şehir efsanesi kadar eski ve güzeldi. Birinin yanında olduğunu bilmek güzeldi. Ya da sadece sizi anlayan birinin olduğunu bilmek. Buna ihtiyacım vardı. Ateşin beklediği küçük bir kıvılcımdı Calum.
&
Luke yüzüme baktı. ''Vay canına gülümseyerek yanıma geldin.''
Nefes alıp ona döndüm. ''Özür dilerim, teşekkür etmem gereken kısmı kaçırdım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hot Hands
FanfictionBir gün gelir içindeki her şey ölür. Canlı beden mezara yerleştirilmez.