Merhaba :) Tekrar bir günümü harcayıp vicdan azabı çekmeme sebep olan bölümüde tamamladım.Ve sabırsızlanarak sizinde okumanız için hemen yayınlamaya karar verdim.Zevkle yazdığım bir bölümdü.Umuyorum sizde okurken zevk alabilirsiniz...:))
Öpücükler gönderiyor ve zaman ayırıp okuduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum :)
Katy dük ile birlikte malikaneden çıkıp bahçeye atların olduğu ahırlara doğru ilerlerken hissettiği tek şey adım atıyor oluşuydu.Kukla gibi sadece adım atıyordu.Dükün az önceki öpücüğünün derinliği genç kadını tüketmiş,hissizleştirmişti.
Ondan uzak kalmaya çalıştıkça gizli bir güç tarafından ona çekiliyordu sanki.
Bu adamın nasıl ta derinlerine süzebildiğine,içerisindeki o kendinin dahi tanımadığı arzu dolu,tutkulu kadını gün yüzüne çıkarabildiğine hayret ediyordu.
Benliğindeki bu kadından korkuyordu.En az bir hafta sonra yanındaki yakışıklı adamın karısı olacağı gerçeğinden korktuğu kadar korkuyordu.
Ferigler dükü Brain Feriglerin müstakbel düşesi olacaktı.
Aman Tanrım!
Artık ona ait olacaktı.Yanında duran bu yakışıklı adam onun kocası olacaktı.
Londradaki kadınların yarısı bu adam için çıldırırken o sadece Katyye ait olacaktı.
Genç kadın bu durumdan korksada bunu anımsadığında içine tuhaf bir mutluluğun yayılmasına engel olamıyordu.Bu gerçeği fark ettiğinde gözlerini kırpıştırarak yavaşça çitin yanındaki seyise doğru giden düke baktı.
Yakışıklıydı evet ama onun bu yakışıklılığı sadece heybetli vücudu,keskin hatlı güzel yüzünden gelmiyordu.Hareketleri,o tok sesi,yamuk gülüşü çekiciliğine çekicilik katıyordu.
Katy bunları düşünürken dahi arsızca bir gurur bütün damarlarında çağlıyordu.
Dükün seyisle birlikte ahırdan içeriye doğru girdiğini görünce düşüncelerini beyninin gerilerine itip onların peşine takıldı.
Şu durumda düşünmesi gereken çok daha önemli bir şey vardı.
Lanet olası atlar.
Hemen adımlarını hızlandırarak dükün yanına ulaştı.Önüne geçip ilerlemesini engellemeye çalışarak yüzünede masumca bir gülümseme kondurdu.
-''Şey..Diyordum ki acaba malikaneyi yürüyerek mi gezsek?''
Dük şaşkınca önünde durup onunla konuşmaya çalışan genç kadına baktı.Yüzündeki şaşkınlığı arsız bir sırıtışın ardına gizlemişti.
-''Ne o hanımefendi at binmeyi bilmiyor musunuz yoksa?''
Katy bu soru karşısında hemen kafasını kaldırıp gerçeği belli etmemek için yüzündeki gülümsemeyi genişletti.
-''Hayır tabiki de.Sadece hava çok güzel yavaş yavaşta gezebilirdik malikaneyi diye düşündüm.''
-''Arazi sandığından çok daha büyük Katy.Biz yorulacağımıza bırakta atlar yorulsun.''
Dükün ağzından dökülen bu kelimeleri duymakla birlikte Katy köşeye sıkıştığını anladı.Bu saatten sonra yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Ata binmeye korktuğunu söylemek dışında tabi.
Bunu da söylemeye niyetli değildi.Pes etmiş sayılmazdı.Elbet bir yolunu bulup bu durumdan kurtulacağım diye kararlılıkla söz verdi kendine.Ardından da seyisin girdiği bölmeye girdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
RomanceKorkuyordum.Ama bu korkunun sebebi o içime girerken çekeceğim acı değildi..Onu memnun etmek istiyordum.Yanlış bir şey yapmak istemiyordum.Üzerime doğru uzandı.Bunun üzerine gözlerimi kapadım.Gözlerimi kapamamla onun alnını alnımda hissetmem bir olmu...