2.Bölüm

29.4K 1.3K 4
                                    

Katy çocuk uyanmadan önce ailesini bulmanın çok daha iyi olacağını biliyordu.Uyandıktan sonra geçici de olsa hafıza kaybı yaşama ihtimali vardı.Hafızasının çabucak yerine gelmesi için yanında tanıdıklarının olması gerekiyordu.Bu yüzden ailesini bulmanın bir yolunu aramalıydı bir an önce.Ama nasıl?

Issız bir orman kenarında bulmuşlardı çocuğu.Ormana yakın yerlerdeki evleri tek tek gezmek günlerce hatta haftalarca sürebilirdi.Zaman kaybetmeye niyeti yoktu.Bu seçeneği eleyip daha dikkatli düşünmeye başladı.Ve sonunda aklına bir fikir geldi.Eğer çocuğun ailesi varsa onu aramak için köyün altını üstüne getireceklerdir diye düşündü.Ve bunu yapmaya yaşadıkları evin yakınlarından başlayacaklardır muhtemelen.Peki küçücük bir çocuk evinden  ne kadar fazla uzaklaşabilirdi ki?

Heyecanla yerinden kalkıp koşar adım kapıya ilerledi.Kapıya ulaştığında aralayıp hizmetçisi Lucy'e bağırarak seslendi.

Lucy merdivenlerden hızlıca koşarak Katy'nin heycandan kızarmış yüzüne meraklı gözlerle baktı.

-''Ne oldu küçük hanım?'' 

-''Arabacıya hemen arabayı hazırlamasını söylermisin Lucy? ''

Lucy kafasını eğerek odadan çıktı.

Katy bunu halletmişti.Ama şimdi de aklına başka bir sorun takılmıştı.

Arabacıyla birlikte kendiside gidecek miydi?

Ya o burada yokken çocuk uyanırsa ne olacaktı?

Çocuk uyandığında yanında olmalıydı.Üstelik arabacı orada günlerce bekleyebilirdi de bunuda göz ardı edemiyordu.

Diğer yandan burada durup beklemek hiç birşey yapamamak kendisini çaresiz hissetmesine neden oluyordu.Bu onun doğasına aykırıydı.

Hem çocuğun yanında doktor Franklin vardı.Ona kendisinden çok güveniyordu.Bu yüzden rahatlıkla gidebilirdi.

Kararını vermişti.

Hemen giyinme dolabına gidip düğün çiçeği sarısı kolları fırfırlı sade bir elbise seçti.Koyu renk bir kıyafet yerine açık renk bir  elbise giymeyi tercih etti.Koyu renkler ona  hep kasvetli bir umutsuzluk hissettiriyordu.Ama bugün umutlu olmalıydı.Buna ihtiyacı vardı.Umutları gölgelensin istemiyordu.

Elbiseyi giyip saçlarını taradı.Kıyafetin rengi upuzun kirpikli, menekşe rengi gözleri, küçük kusursuz burnu, dolgun dudakları ve gülümsediğinde yanağında çıkan gamzesi ile gönül çelen güzelliğe sahip  unutulmayacak bu yüzü dahada belirgin hale getirmişti.Kıyafetin kare yakası kızın göğüslerini örtmüş, incecik belini sarmış ve hoş endamını ortaya çıkarmıştı.

Aynaya son kez bakıp odadan çıktı.

Merdivenlerden inerek hızla çocuğun bulunduğu odaya girdi.Doktor Franklin dönüp bakınca açıklama yapma gereği duydu.

-''Çocuğu bulduğumuz yere gidip beklemeye karar verdim.Akrabaları onu arıyordur.Evinden çok uzaklamayacağına göre evi onu bulduğumuz yere yakın bir yerde olmalı.Orada beklersek çocuk uyanmadan ailesine ulaşmak için bir şansımız olur.'' 

Franklinin yüzünde bu fikri tartar gibi bir ifade belirdi ardındanda hafif bir tebessüm.

-''Sana gitmen bir işe yaramaz desem ki <böyle bir şey söylemiyorum> ama yinede giderdin değil  mi?'' 

Genç kız gamzesinin belirmesine sebep olacak bir tebessüm kondurdu suratına.

-''Cevaplarını bildiğiniz sorular sormaktan vazgeçin desemde vazgeçmeyeceksiniz değil mi bay Wulff ?''

Söylediklerinin ardından kapıya yöneldi.Kapıyı açıp son kez doktora bakarak sözlerini tamamladı.Kafasıylada küçük çocuğu işaret ediyordu.

 -''' Bay minik size emanet''  

Dönüp kapıyı çekti ve holden geçerek bahçeye çıktı.Arabacının yanına gidince hafifçe tebessüm etmeye çalıştı.

-''Merhaba Paul'' 

Arabacı kızı hayranlıkla süzdü.Kibirli davranmak ve alt tabaka insanları hor görmenin moda olduğu bu dönemde sıcakkanlılığı ve güler yüzüyle melek gibi bir insan duruyordu karşısında.Şu halde bile gülümsemeye çalışıyordu.Ne kadar da yürekliydi.

-''Merhaba hanımefendi'' diye karşılık verdi Paul sıcacık sevgi dolu gülümsemesiyle.

-''Dün çocuğu bulduğumuz yere gidelim Paul.Belki ailesi onu aramak için oralara bakar onları bulmak için bir şansımız olur hiç olmazsa.'' 

 -''Peki hanımefendi hemen. '' diyerek arabaya yöneldi Paul.

Katy arabanın içerisinde pencereden dışarıya açmak üzere olan çiçeklere bakarken kiminle karşılaşacağını düşünmeye başladı.Karşılaştığında ne söyleyeceğini..Ama sonrada bunun şuan hiç bir önemi olmadığını düşündü.Önemli olan kim olursa olsun birisiyle karşılaşmasıydı.Ne söyleyeceğine o anda karar verebilirdi nasıl olsa.

Yanında getirdiği kitabını açıp okumaya başladı böylece vakit çabuk geçerdi.

&

Dük atına atlayıp dizginleri eline aldı.Yiğeninin nereye gittiği hakkında bir ipucu bulmak için etrafa bakındı ama vakit kaybettiğinin farkındaydı.Köşkten epeyce ilerleyip yol ayrımına baktı.Düz giderse ormana sağ veya sola giderse de araba yoluna girecekti.Aramaya yiğeni için en teklikeli olabilecek yerden başlamaya karar vererek ormana  doğru yöneldi.

Ormanda ilerlemeye başladı herhangi bir iz bulmak için çabalıyordu.İlerlemeye devam ettikçe içindeki korku endişe daha da büyüyor suçluluk duygusu içini kemirip bitiriyordu.Ya çocuğa birşey olursa kendisini nasıl affedecekti? Ya Charlinin annesiyle babası dönünce onlara ne diyecekti? Beynini sömüren düşüncelerdi bunlar.

Charlinin annesiyle babası Londrada bir baloya davet edilmişti.Ama Charli gitmek istememişti. Amcasının yanında kalmak istemişti.

Tanrım o çok sevdiği amcasının onu bu durumlara sokacağını nereden bilebilirdi.

Şimdi önemli olan bir an önce onu bulmam diyerek bu düşünceleri kafasından uzaklaştırdı.O kadar hızlanmıştı ki farkında bile değildi.İleride ağaçların seyrekleştiğini görerek yavaşlamaya başladı.Etrafa baktı.

Epey ilerleyerek ormanın bitip bir araba yoluna açıldığını ve yolun üzerinde bir arabanın beklemekte olduğunu görünce içi umutla doldu ve dizginleri tutup atı hızlandırdı.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin