36.Bölüm

14.9K 880 15
                                    

Merhabalar :) Kısa bir bölüm oldu ama sizi merakta bırakmak istemediğim için yazayım dedim.Bu arada final bölümünü yazmaya başlayacağım.Fakat sizden birazcık zaman istiyorum.Kendi çapımda rekor kırıp uzun bir bölüm yazmak istiyorum.Ve etkili.

Teşekkür ediyorum ve kocaman öpüyorum sizleri.İyi okumalar :))

Jason,üst kata çıkıp olanları karısına bildirdikten sonra hızla bahçeye indi ve ahıra ilerledi.Seyise en hızlı atı hazırlamasını söyleyip, yanına gitti.Aceleyle ata binip,dizginleri eline aldı ve bir şey hatırlamış gibi seyise döndü.

-''Katyye hangi atı verdin?''

Seyis bu soruyu duyunca kafasını kaldırdı.

-''Kahverengi matadoru efendim.''

Jason bir küfür savurup sert bir ses tonuyla ''O kadar agrasif bir atı bir bayana nasıl verebilirsin?'' diye bağırdı.Sonrada kendini dizginlemeye çalışarak derin bir nefes aldı.

-''Bizim dizginlerden mi takmıştın?'' diye sordu daha sakin olmaya çalışarak.

Seyis kafası yere eğik, mahçupca ''Evet.'' diye cevap verdi.

Jason bu cevap karşısında az önce aldığı derin nefesi rahatça geri verdi.Ahırdaki çoğu atların dizginlerinin arkasında soyisminin baş harfi olurdu.Neyseki Katyyede o atlardan birisi denk gelmiş diye düşündü huşu içinde.

Dizginleri sertçe çekip atı hareket ettirmeden önce son kez seyise döndü.

-''Eğer Katynin başına bir şey gelirse seni sorumlu tutacağım.Haberin olsun.''  Ses tonu tehditkar ve olacakları vaad eder gibiydi.

Ardından atı hareket ettirerek hızla sürmeye başladı.Bir süre sürdü.Epey ilerledikten sonra uzakta yerde yatmakta olan matadoru görerek kırbacı atın sırtına indirdi dehşetle.

Yanına gelince hızla attan inip donmuş gibi manzarayı izlemeye başladı.Ta ki Brainın acı dolu haykırışını duyana kadar..''Küçüğüm..''

Bu haykırış kulaklarını doldurunca bütün gerçeklikler can alıcı bir biçimde gözünde canlandı.Sesli bir küfür savurarak çizmelerini çıkartıp nehire atladı.Aynı zamanda da ''Brain..' diye bağırıyor bir cevap bekliyordu.

Hızla dükün olduğu tarafa doğru yüzmeye başladı.Şimdi öncelikle yapması gereken tek şey dükü bu nehirden çıkarmaktı.Akıntı çok kuvvetliydi.Yanına yaklaşınca kolundan tutarak çekiştirmeye başladı.

-''Brain akıntı çok kuvvetli.Çıkmamız gerekiyor.''

Bunu söyleyince Brainın bir an öfkeyle bakan gözlerini  gördü.Yüzü perişandı.Daha ikna edici bir şeyler bulup söyleyebilmek için beyninin her bir hücresini zorluyordu.

-''Brain bak ..'' Söyleyeceklerini tamamlayamadan dük sert bir yumruk indirmişti suratına.Acıyla yüzünü buruşturdu.

-''Kes sesini.Katyyi bulana kadar çıkmayacağım.''

Bunu duyunca  aklına bir fikir geldi.Heyecanla ''Katynin nehre düşmüş olduğunu nereden biliyorsun?'' diye sordu.

Bu soru  dükün perişan yüzünü bir anlıkta olsa aydınlatmıştı.Brain sonuçtan memnun olarak hızla konuşmasını sürdürdü.

-''Brain mantıklı düşün  eğer buraya düşmüş olsaydı.En azından bir ipucu bulabilirdik.Ne bileyim ayakkabı,toka,bir tek kumaş parçası.Belki de sadece atı bırakıp öyle devam etmiştir.Evden yeterince uzaklaştığını düşünmüştür.''

Söylediklerinin ardından derin bir nefes aldı.Saçmaladığının farkındaydı ama garip bir biçimde Brainın ikna olmasını bekliyordu.Ve bu saçmalıkların gerçek olmasını.

Brain,arkadaşının söylediklerini işitince duraksadı.

Lanet olsun nasıl düşünememişti?

Katynin ata binmekten deliler gibi korktuğunu nasıl unutmuştu?

Hızla bir küfür savurdu.Kıyıya doğru yüzmeye başladı.

Katy atlardan korkuyordu.

Tanrım! 

Korkuyordu ve evden yeterince uzaklaştığını düşünüp atı burada bırakmıştı.Bu sadece bir olasılıkta olsa bunun doğru olduğuna inanmak istiyordu genç adam.Başka seçenek yoktu doğru olmalıydı.Aksi takdirde bugün onun için son gün olacaktı.Hayatının son günü..

Atın yanına geldiğinde Jasonun fit atını görüp ona yöneldi.Dizginleri eline aldığında,Jason donmuş gibi onu izliyordu.Umursamayıp kırbacı hayvanın sırtına indirdi ve dört nala koşmaya başladı.

Jason bir süre dükün arkasından bakıp kafasını savurdu.Oda ata binip eve  doğru sürmeye başladı.Bir an önce adamlarına haber verip dükün peşinden gitmeliydi.

^^

Katy nefes nefese kalmıştı.Araba yolunu görünce sınırlarını zorlayarak,koşmaya başladı.Hayatında ilk kez bu kadar güç sarfetmişti.Tükenmişti.Hem bedenen hem de ruhen..

Araba yoluna girdiğinde kendini bir kez daha lanetledi.Atı nehirin kenarında bıraktığı için..

Atla birlikte gelmiş olsaydı burada beklemek zorunda kalmayacak,yoluna devam edecekti.Nefesi biraz düzene girdikten sonra ayaklarının daha fazla dayanamayacağını farkına vararak yolun kenarına oturdu.Hava rüzgarlıydı.Üzerindeki kehribar rengi elbise ise incecikti.Üşüyordu.Ellerini bedenine sardı.Ve umutla beklemeye başladı.

Aradan on dakika geçmişti ki yüzünü ıslatan yağmur damlalarını hissetti.Yüzünü gökyüzüne doğru çevirip kollarını iki yana açtı.Bir süre sadece öylece duraksadı.Titrediğini hissedebiliyordu.Dişleri birbirine vuruyordu.Ama ne yağmurdan kaçmak,ne de buradan uzaklaşmak için bir hamlede bulunuyordu.Yaptığı tek şey kıpırdamadan oturmaktı.

Yağmur şiddetlenmeye başladığında dizlerini kendine çekip,elleriyle sardı.Gözyaşlarıda yağmura ayak uydurmaya çalışıyor gibiydi.Ayağa kalksa yürüyemeyeceğini biliyordu.Daha da kötüsü gözlerinin istemsizce kapanmaya çalıştığını anımsıyor,hemen ardından zorlukla engel olmaya çalışıyordu.

^^

Dük,yüzüne damlayan su damlalarını hissettiğinde dizginleri daha da sıktı.Dişlerini birbirine bastırmış,çenesi kaskatıydı.Ağaçların seyrekleştiğini görerek atı yavaşlatıp,indi.Yağmur şiddetlenmeye başlamıştı.Dikkatlice her bir köşeyi süzdükten sonra ilerlemeye başladı.Bir süre sadece yürüdü.Her adımda içindeki umut ışığı azalıyordu.Her nefesi bir öncekinden daha kısaydı.

Katyyi kaybetmek.

Onsuz yaşayamayacağını biliyordu.

Tanrım! Onu kaybetmek..

Beyninde yankılanan bu düşüncelerle duraksayıp kafasını gökyüzüne çevirdi.Ses tonunda daha önce hiç olmayan bir şeyler vardı.

Yalvarış ve çaresizlik.

-''Onsuz yaşayamam biliyorsun değil mi? Onu benden alma.'' diye fısıldadı boğuk bir sesle.''Alamazsın...''

Elini sıkıp yumruk haline getirdi.Bakışlarını gökyüzünden,parmağındaki muhteşem yüzüğe çevirdi.

Yüzüğü çıkartıp eline aldı ve sevgiyle okşamaya başladı.Ardından da korkunç azap dalgalarıyla sarsılarak gözyaşlarına boğuldu.Istırapla ''Lütfen.'' diye fısıldadı.''Lütfen...''

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin