35.Bölüm

14.6K 872 15
                                    

Seyis donmuş gibi atın üstündeki kadına bakıyordu.Bulunduğu mesafeden dahi hıçkırıklardan sarsılan sırtını görebiliyordu.Biraz duraksadıktan sonra malikaneye doğru yürümeye başladı.Bu durumu bir an önce beyine bildirmesi gerektiğini düşünerek adımlarını hızlandırdı.

Dük,dudaklarına yapışmış kadını sertçe itti.Genç kadın bu atakla geriye doğru düştü.Kafasını kaldırıp karşısındaki adamın tehditkar bakışlarıyla karşılaştı.Dük ise sinirden köpürüyor,bu sürtüğü pataklamamak için kendini zor tutuyordu.Yüzünü yerdeki kadının yüzüne doğru eğdi.

-''Seni fahişe.Karımın adını bir kez daha ağzına alırsan seni öldürürüm.İnan bana öldürürüm.Şüphen olmasın.'' Sesi fırtına öncesi sessizliğin habercisi gibiydi.

Genç kadın,dükün bu tehditkar ifadesi karşısında sindi.Dükü çok iyi tanıyordu.Boş konuşmazdı.Bunu da çok iyi biliyordu.

Şimdi çok iyi bilebileceği bir şeyi daha farketti.Bu gerçeği anımsadığında gözleri yansada karşısındaki yakışıklı adamın karısını deliler gibi sevdiğini inkar edemezdi.İnkar etmeyi her şeyden çok istiyor olsa da... edemezdi.

Bunu tüm gerçekliğiyle anımsadığında gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı.Tekrar kafasını kaldırıp karşısında dükü görmeyi bekliyorken,dükün kapıyı açıp çıktığını gördü.

Hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

Dük,titrediğini hissediyordu.Bu fahişe..

Lanet olsun!

Kendini nasıl Katyle kıyaslıyabiliyordu ?

Bir teneke kutusu kendisini altın kaplı bir madalyonla nasıl eş değer görebilirdi?

Ellerini yumruk yapmış bunları düşünürken şu anda Katyle karşılaşmaması gerektiğini düşündü.Biraz nefes alıp, sakinleşmeliydi.

Uzun koridordan geçip bahçeye çıkacaktı ki Jasonun sesiyle durmak zorunda kaldı.

-''Brain.'' Ses tonundaki endişe elle tutulur cinstendi.

Dük, arkasını dönüp arkadaşının yüzünü görünce bu endişenin çok daha fazlasıyla karşılaştı.Meraklanmıştı.

-''Efendim?''

-''Brain.Katy az önce seyisten bir at isteyip hızla uzaklaşmış.'' 

Dük,bunları işitince acele ederek arkasına dönüp ilerleyecekti ki..Jasonun sesi tekrar kulaklarını doldurdu.Bu kez ses tonu endişeli değildi.

Korku doluydu.

-''Bilmen gereken önemli bir şey daha var Brain.''

-''Konuş o zaman lanet olsun.Ne duruyorsun?'' Sesi yükselmiş,gerginleşmişti.

Jason da tek solukta hemen ağzındaki acı baklayı çıkarttı.

-''Ata eyersiz binmiş..Ve...'' Genç adam söyleyeceklerini bitiremeden dük bağırmaya başlamıştı.

-''Senin seyisin ne halta yarıyor? Nasıl eyerlemeden ona at verebilir.Geberteceğim o piçi.''

Jason yüzü yere eğik dükü  duymamış gibi sessizce söyleyeceklerine devam etti.

-''Ve hıçkırarak ağlıyormuş.''

Dük bunu duyunca o an her şeyi unuttu.Sesli bir küfür savurup bahçeye çıktı.Aceleyle ahıra ilerleyip önüne gelen ilk ata atladı.Dizginleri eline alıp dört nala koşmaya başladı.

-''Dümdüz gidin efendim.''

Seyisin sesini duyunca daha da hızlandı.

Rüzgar saçlarını dağıtıp,yüzünü yalarken hissettiği tek şey korkuydu.Daha önce bu duyguyu bu kadar derinden bu kadar yoğun hissetmemişti.

Katy ata nasıl binebilirdi?

 Daha da kötüsü eyersiz nasıl binebilirdi?

''Ve hıçkırarak ağlıyordu..''  Jasonun sesi hala kulaklarındaydı.Bir saniyelikte olsa gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı.

Odada olanları görmüştü işte.

Victorianın söylediklerini tekrar anımsayınca kalbine bir ağrı saplandı.Boğazında kocaman bir yumru oluştu.

''Senden asla vazgeçmeyeceğim sevgilim.O sürtük karınlayken beni düşündüğünü biliyorum.Beni özlediğin her halinden belli.'' 

Katy sadece konuşmanın bu kısmını duymuşsa ve ardından da o sahneyi görmüşse şüphesiz yanlış anlamıştır diye düşündü dehşetle.

''Ah sevgilim..'' diye fısıldadı acı içinde.Ardından da gözlerini açıp elindeki kırbacı sert bir şekilde atın sırtına indirdi.

Sabırsızlanıyordu.Katyyi bulup bir an önce her şeyi açıklamak için sabırsızlanıyordu.Hayır diye düşündü sonra.Şu an sabırsızlandığı tek şey vardı.

Güzel karısını görmek ve kollarının arasına alıp mis kokusunu içine çekmek...

Kendini,beynini istila etmiş bu düşüncelere teslim etmişken kafasını savurup çevresine bakmaya başladı.Epey ilerlemişti.Sağında yoldan ayrılıp nehir boyunca ilerleyen bir patika vardı,yol ise dümdüz ileriye doğru uzanıyordu.

Atı biraz yavaşlatıp nehir boyunca ilerlemeye başladı.Bir kaç kilometre daha ilerleyince nefesi kesildi.Dev nehirin hemen dibindeki yamacın kenarında bir at yerde yatıyordu.

Kalbi göğsünde gümbür gümbür atarken,dizginleri bırakıp attan atladı ve matadora doğru koşmaya başladı.Yanına gittiğinde ise hayattan soyutlanmış gibi önündeki manzaraya dikti gözlerini.

Atın başı kenarda duran küçük kayaya çarpmıştı belli ki.Başından süzen kanlar çimenlerin arasındaydı.Bu atın nasıl bu hale geldiğini merak ederek daha da yaklaştı.Ve matadorun koca gövdesinin altında ezilmiş yılanı gördü.

Kalbi git gide daha da hızlanıyor,biraz sonra öğreneceği gerçekten korkuyordu.Bilinçsizce atın başına doğru eğilip,dizginleri dikkatle eline aldı.İnce kemerin arkasını çevirip C harfini görünce sessizce ''Bu at Jasonların.'' diye fısıldadı.Ardından da acıyla haykırmaya başladı.

-''Katy.''

Hızla ceketini ve ayakkabılarını çıkarmaya başlarken ''Lanet olası at! diye soludu.''Lanet olasıca at onu yamaçtan nehre yuvarlamış..''

Hızla akan suya dalıp telaşla yüzmeye başladı.''Katy..'' diye bağırarak dibe daldı.Soluk almak için yüzeye çıktığında acı dolu sesiyle ''Sevgilim..'' diye seslendi.Sonra tekrar dibe daldı.

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin