6.4 -FİNAL-

513 40 116
                                    

İstediğiniz müziklerle okuyabilirsiniz. Ama tercihim müzikle okumanızdan yana. Seviyorum sizi, finale dek eşlik eden herkese teşekkür ederim!

~ 1 Hafta Sonra ~ Lucy ~

Üstüme askılı beyaz bir t-shirt ve altıma da kısa bir şort giydim. Aşağıdan gelen Luke'un ağlama seslerini duyabiliyordum. Hafifçe gülümsedim. Bir haftada bütün aileyi etrafında pervane etmişti. Crocus ve Magnolia arasındaki mesafeye rağmen dedemler bile neredeyse her gün geliyorlardı. Öte yandan Luke tamamen annesinin kopyasıydı. Annesiyle ben de çok benzediğime göre, en çok bana benziyordu! Halasının kuzusu.

Yanıma çantamı alıp aşağıya indim. Luke en sonunda sakinleşmiş olacak ki yorgunluktan göz halkaları oluşan abim ve Milano kendilerini koltuklara atmışlardı. "Hey, yeni yetme ebeveynler. Ben çıkıyorum." diye seslendim onlara. Abim kaşını kaldırıp "Nereye?" diye sordu. "Magnolia'ya gideceğim. Natsu'ya bir haftadır ulaşamıyorum ve arkadaşları da bana onun hakkında hiçbir şey söylemiyorlar." Abim onaylar bir şekilde başını salladı. "İyi, yalnız bırakma sevgilini. Çok geç de kalma. Akşam olmadan eve dön."

"Anlaştık." dedim onlara gülümseyerek. Ayakkabılarımı da giyip evden çıktım.

***

Bana yıllar gibi gelen bir yolculuğun ardından Hargeon sınırındaki eve gelebilmiştim. Karşısındaki eve bakıp gülümsedim. Komşuculuk oynamak ne kadar da güzeldi. Tabii üniversiteye başlayınca evcilik oynamaya başlayacaktık, o ayrı konuydu. Düşüncesi bile yanaklarımın kızarmasına neden olmuştu. Derin bir nefes alıp evin kapısının önünde dikildim. Kapıyı tıktıklayacakken ardına kadar açıldı. Karşımda tamamen bitap düşmüş, göz halkaları oluşmuş, gözleri kan toplamış ve saçları kuş yuvasına dönmüş bir adet İgneel vardı. Onu bu halde görünce yutkundum. Kalbime üşüşen kuşkuları bir kenara savabilmek adına gücümü toplamaya çalıştım. Sormaya yeltendiğimde, koca adam, İgneel ağlayarak kendini omzuma bıraktı. İçinden geldiğince ağlayarak, yarı çığlık atarak ve sürekli hıçkırarak ağlamaya başladı. "Sınav günü kendim gideceğim diye tutturdu, keşke izin vermeseydim. Neden izin verdim ki? Berbat bir babayım ben ben neden ona izin verdim? Ben karımın emanetine nasıl sahip çıkamadım?"

Duyduklarım kalbime bir hançermişçesine saplandı, yavaşça çizerek ortadan iki yana ayırmaya başladı. Boğazım düğümlendi. Duyduklarımın doğru olmamasını umdum, ama İgneel her sözünde umudumu paramparça yaptı, sivri kenarlarından elime tutuşturdu. "Ne biçim doktorlar var? O kadar ölüyü kurtarıp da nasıl oğlumu kurtaramadılar? Nasıl ya, nasıl!" 

"H*ssiktir. Köpekler yüzemiyordu değil mi?" diye bağırıp kendini nehre attı. Biftek bir an bile tereddüt etmeden arkasından nehre atladı. "H*ssiktir ya yüzebiliyorlarmış! Yardım etsenize lan!"

Hafifçe güldüm. Tam o sırada Natsu'nun elimi tuttuğunu hissettim. Kulağıma eğildi ve fısıldadı. "Buradan kaçmaya ne dersin?"

  Gajeel ve Natsu ellerinde poşetlerle salona girdiler. Ben, Levy, Lisanna ve Misaki izlediğimiz filmin etkisinden daha çıkamamıştık. Üstümüze battaniyeyi çekmiş, salya sümük birbirine kavuşamayan aşıkların hikayesini izliyorduk. Natsu oflayarak bize baktı. "Yine mi dram?" dediğinde ağlamaktan tizleşmiş sesimle onayladım. "Yine dram." Paytak adımlarla yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Onun kollarında olmak filmin kötü sonuyla birleşince hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Benmerkezci ana erkek karakter, filmin sonunda kız hayatta kalsın diye kendini feda ediyordu ve kızın bundan haberi bile olmuyordu. Yıllar sonra gerçeği sevdiği adamın eski karısından olma oğlundan öğreniyordu ve o an yıkılıyordu. Çünkü geçmişe bir perde çekip başka bir adamla evlenmeye karar vermişti, nikah masasına gidiyordu o sırada. Natsu'nun huzur veren varlığına biraz daha sığındım. Natsu'ya böyle bir şey olsaydı ne kadar dayanabilirdim emin değildim. 

Ejder Masalı |Texting-NaLu| -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin