9

9.9K 632 83
                                    

Modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum.*


Hava, aldığınız solukla ciğerlerinizi üşütecek kadar serindi ama Utku mevsimlik ceketinin içinde sabırsızlığın getirdiği bir hararetle soluyordu. Cebinde duran telefonuna giden elini sürekli duraklatmak zorunda kalıyor ya da en fazla saate bakıp telefonu geri bırakmaya ikna etmek mecburiyetinde kalıyordu.

Her zamanki gibi kendine bunun mantıklı olmadığını dinletmek için bir saniye bile beklememiş, beklemekten nefret ettiğini bile bile buluşacakları yere erkenden gelmişti. Yirmi dakika erken geldiğini tanıdık çevresinden birisi duysa Utku'nun çok da takmadığı çapkınlık prestiji büyük yara alırdı muhtemelen.

Aslında Utku, Berra'nın buluşmalardan önce kendini ölü moduna aldığını tecrübe ettiği için uyandığı zaman ona mesaj atarak evinden almayı teklif etmişti. Böylelikle hem buluşma öncesi çıldırtıcı sessizliği bozmuş oluyordu hem de onu erkenden görebilme şansına kavuşabiliyordu. Tabii bütün umutları kızın teklifini reddeden mesajlarla karşılık vermeseydi. En sonunda adam telefonun başında sinirlenmektense aramanın daha iyi olacağını karar vererek numarayı çevirmişti. Fakat düşündüğünün aksine Berra tüm söylediklerinde gayet ciddi ve de kararlıydı. Üstelik, demişti. Eğer beni almaya gelirsen flört ediyormuşuz gibi olur.

Utku daha önce hiçbir kızı tokatlamak istememişti. En azından bu kadar çok. Eğer adresini biliyor olsaydı kızın ne dediğini pek umursamazdı fakat onun hakkında bildikleri ismi, kız kardeşinin adı ve de kitap delisi olmasıyla sınırlıydı. Soy ismini bile bilmiyordu, nerede yaşadığı, ne okuduğuyla alakalı en ufak bir fikri yoktu. Fakat bugün ve bundan sonrasında her şeyi öğrenmeye kararlıydı. Amacı gerçekten kızı tanımak, aralarında inkar edemediği bu kimyayı çözmek istemesiydi. Tabii bir de yaşamak istiyordu bu kimyayı. Bu yüzden Berra'nın da dediği gibi onu etkilemek için bir çaba harcamayacaktı. Onu çiçeklere boğup sürekli ne kadar güzel olduğunu söylemeyecekti. Sadece yaşayıp görmeyi planlıyordu.

"Gözlerini böyle boşluğa dikip suratında bu ifadeyle sabit durunca aniden şiir yazmaya başlayacakmışsın gibi duruyor... Ya da ağlayacakmışsın gibi. Tam emin değilim."

"Sana da merhaba Berra."

Sonunda bekleyişinin son bulduğuna sevinerek kızın alayına rağmen gülümsedi adam. Gözleri ister istemez kızın üzerinde dolaşınca onun koyu renk, dar bir kot pantolonun üstüne giydiği mavi bluzunu ve de siyah deri ceketini fark etti. Eğer ceketi giymeseydi ya da daha ince bir şeyler giyme hatasına falan düşseydi, Allah korusun, belki Utku ona ceketini vermeye falan kalkardı da aralarında olmadık güzel bir an oluşurdu. Kendi düşüncesine göz devirmek üzere olduğunu fark ederek başını hafifçe iki yana salladı.

"Neyi bekliyoruz, ben hazırım."

En azından gözlerindeki hevesli parlaklığı saklamayı başaramıyordu. Utku bununla yetinebileceğini düşünerek, henüz kız gelmeden önce düşündüğü akışına bırakma olayını hiç mi hiç beceremediğinin farkında olmayarak, küçük bir reverans yaptı.

"O zaman hiçbir beklentimizin olmadığı arkadaşça geçirilecek günümüz başlayabilir demektir."

"Elbette."

Adamın onu yönlendirmesine izin vererek yürümeye başladı Berra. Sabahtan beri heyecanlanmamak için kendini azarlayıp duruyordu. Keşke Utku'nun yüzüne karşı gösterdiği kararlılığı kendi iç hesaplaşmasında da gösterebilseydi, o zaman her şey daha kolay olurdu onun için. Adam boş yere çabalıyordu ve Berra onu ilk aradığında fire vermeye başladığını biliyordu. Utku zamanla kendi popüler, neşeli ve kendini beğenmiş kişiliğine kızın uygun olmadığını görecekti, arkadaş olarak bile.

Yokluğundaki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin