Artık sana attığım temeller tutmuyor.
Çünkü sen hiç yoksun. Hiç olmadın.Asrın'ın çalışma odasının kapısını açarken yüzüne düşen saç tutamından üfleyerek kurtulmaya çalıştı Nur, başarılı olamayınca sinirli bir hareketle kulağının arkasına sıkıştırdı tutamı. Aptal saçları bile sözünü dinlemiyordu, çevresindeki insanlara nasıl sahip çıkmayı bekliyordu ki?
Kendisiyle olan kavgasını bir kenara bırakarak odanın ortasına kadar gelerek durdu. Bu odayı ikisi beraber kullanmak için dekore etmişlerdi ama Nur kendi çalışma alanını evin her bir köşesi olarak genişletince Asrın iyice yerleşmişti odaya. Koca kitaplıkta ikisine de ait onlarca kitap, koltuklardan birinin üzerine adamın sahipsizce bırakılmış kemanı, Nur'un köşeye yığdığı birkaç tablo, masanın üzerini kaplamış kağıtlar ve eşyalarla oda ikisinin birbirine karıştığı gerçeğini vuruyordu kadının yüzüne sanki. Eşyaları bile birbirine karışıyordu, bir Nur Asrın'ın kalbine karışamıyordu.
Kemana yaklaşarak işaret parmağıyla cilalı yüzeyinde ince bir yol çizdi. Asrın'ın artık çok az çaldığı, notalara nadiren dokunduğunu bildiği için içi sızlıyordu. Adam da artık derdini şarkılarla anlatacak güç bile kalmamıştı anlaşılan.
Odanın içindeki tanıdık kokuyu ciğerlerine derin bir nefesle doldururken Asrın'la evleniyor oluşunun kendisi için nasıl devasa boyutta bir mutluluk olduğunu hatırlayarak gülümsedi. Eşyalarını seçerken adamın nasıl mağaza mağaza gezmekten yorulduğunu, Nur'un iznine rağmen kaynanasının nasıl yanlarında durması için ısrar ettiğini, sonra Asrın'ın annesini sinirlendirmek için küçük bir çocuk gibi her şeye karışırken eğlenen bakışlarıyla kendisini nasıl oyuna davet ettiğini hatırlamak Nur'a küçük bir kahkaha bahşetmişti.
O günlerin anısı öyle güzeldi ki kalbinde Asrın'a dair duyduğu bütün aşkın yenilenerek damarlarına sızdığını hissedebiliyordu Nur. O anların tatlı hatıraları, Asrın'la giderek yakınlaşmaları, en sonunda ömürlerini birbirlerine bağlamaları kadın için izi silinemez bir olaydı. Eğer Nur da Asrın da varlıklarının kanıtı olarak nitelendirilen bedenlerini kaybetselerdi, kadın biliyordu ki bir yerlerde birbirlerini bulmuş olmalarının etkisi sürecekti. Küçük bir kız çocuğunun eksik dişli gülümsemesinde, bir ihtiyarın hürmetle öpülen elinde can bulacaktı. Yok olmayacaktı bu duygu, hep sürüp gidecekti.
Birkaç adımla daha masaya ulaşarak öylece durup düşünmeye devam etti. Bu fazla oda döşenirken herkesin aklında tek bir düşünce vardı. İleride burası kesinlikle bir bebek odası olacaktı! Kendi annesi, kaynanası buranın böyle döşenmesini bile saçma bulmuştu o zaman. Çünkü bir bebek kaçınılmazdı, değil mi? Nur da zamanı olmadığını bilse bile içten içe odaya bakmış ve Asrın'la kendisinin karışımı olan bir bebeğin gülümsemesinin neşelendirdiği anları hayal etmişti.
Şimdi bile Asrın'ın, çocuğunun babası olması düşüncesi kalp kıracak kadar güzel geliyordu kadına. Asrın'ın gözleri, belki kendisinin çilleri... Öyle bir mucize olurdu ki Nur'un gözü bir daha dünyayı bile görmezdi.
Gözyaşları çoktan bekledikleri yerde hazır ola geçmiş bir şekilde gözlerini yoklarken histerik bir şekilde kıkırdadı Nur. "En yakın arkadaşıma aşıksın ve evliliğimiz kaçınılmaz, korkunç bir sona doğru ilerliyor ama vaktin varsa bir ara yalnız kalbimi avutmak için çocuk yapmak ister misin kocacağım?"
Çoğalan gözyaşlarını artık tutamayarak hıçkırıklar içinde koltuğa çöktü Nur. Niye ağladığını dahi bilmiyordu. Bütün her şey; dokunulmayan keman tellerı içindi, Asrın'ın hiç dokunmadığı ruhu yüzündendi. Her şey, Asrın'a ait bebeğinin gülüşünü düşündüğü zaman gülmek değil, ağlamak istediği içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokluğundaki Sen
RomanceO gün, o balkonda Asrın cebinden bir yüzük çıkarıp kıza evlenme teklif ettiğinde Nur bir rüya görmekte olduğuna kanaat getirmişti. Bakışlarını yüzükten çekip adamın yüzüne baktığında, kendisini her defasında yeniden şaşırtan gözlerini gördüğünde bun...