30

9.6K 635 24
                                    

           

Burada daha ne kadar öleceğim? Gökyüzüyle yeryüzü arasında bulutu haraca kestiğiniz bu yerde sizi sevmekte ölüyorum bayım.

Dekorun ve oyuncuların tam olduğu ama yanlış oyunun oynandığı bir gösteride gibi hissediyordu kendini Nur. Replikler, kostümlere uymuyordu, oyuncular başka satırları okuyordu. Yine de ortada bir oyun vardı ve seyirciler yerli yerindeydi ya, sürüp gidiyordu işte.

Başrol oyuncusu göğsüne saplanmış bir hançerle oynamaya devam ediyordu da kimse sormuyordu bu oluk oluk kan nereden geliyor diye. Her şey normaldi, çünkü başka türlüsünü kimse kaldıramayacaktı.

"İşler nasıl gidiyor, oğlum?" diye sordu Fikret Bey, her zamankinin aksine yumuşak bir tonda.

Tabii ki onlarda son zamanlarda Asrın'ın yakasına yapışmış halsizliği fark etmişlerdi. İnsanı bir anda boşluğa basmış gibi savunmasız bırakan anlardan biriydi yaşadıkları. Çok öteden beri tanıdığınız, simasını ezbere bildiğiniz birinin yüzüne bakıyordunuz ve aynı surete sahip olmasına rağmen nasıl bu kadar farklı biri gibi göründüğüne şaşırıp kalıyordunuz. Hatta geride bırakılmış, onlar ilerlerken ayaklarınız çamura batmış gibi hissetmeye dahi engel olamıyordunuz. Kendilerine başka bir hikaye yazdıklarını; sizin o kelimelerin çok dışında kaldığınızı, isteseniz de ayrı gidilmiş o yolu kapayamayacağınızı ve artık bambaşka insanlar olarak karşı karşıya durduğunuzu bilmek insanın göğsüne hazırlıksızken saplanan bir sızıya dönüşüyordu.

"İyi." diye cevap verdi Asrın babasına. Sofradaki diğer dört kişi bunun makul bir cevap olduğunu kabul etmek için zorlukla lokmalarını yutmaya çalıştı. Nur, kayınvalidesine küçük bir gülümseme gönderdi ama bu daha çok ortamdaki gerginliği vurgulamaya yaramış gibiydi.

"Oyuncu arıyorlar." Aradaki boşluğu doldurmak için neşeli tutmaya çalıştığı sesiyle cevap verdi Nur. Başını hızlı hızlı sallarken bunun çok garip gözükmediğini umuyor ama içten içe öyle olduğunu bilerek paniğinin katlanmasına sebep oluyordu. "Bunun bu kadar uzun bir süreç olacağını tahmin bile edemezdim. İnsana film yapımı çok kolay geliyor oysa ki."

Utku, kadının verdiği çabanın desteğiyle gerçek bir gülüş armağan etti ortaya. Fikret Bey ise bu durumundan oldukça rahatsız olduğunu gösterecek biçimde ağır ağır ağzındaki lokmayı çiğniyor, hiç çekinmeden diktiği bakışlarıyla Asrın'ı seyrediyordu.

Nur elinden gelse adamın sert bakışlarıyla kocası arasında hiç düşünmeden girerek onu bu eziyetten kurtarırdı. Fikret Bey'e, Asrın'ın ne kadar çaresiz ve kötü bir halde olduğunu anlatıp onu korumak istiyordu. Oysa tek yapabildiği zorlukla yutkunurken yalvaran bakışlarını yaşlı adama dikmekti. Kalbi göğüs kafesinde korkuyla debelenirken içinden hiç durmayan dualar ediyordu. Bu akşamı bir şekilde kazasız belasız atlamayı öyle çok arzuluyordu ki ulaşamadığı gerçeklik yüzünden gözleri doluyordu.

"Asrın..." Babasının kalın, ifadesiz sesine yemeğine odaklanmış bakışlarını ağır ağır kaldırarak cevap verdi genç adam. Bütün bu olanların ya dışındaydı ya da artık kendisine daha fazla zarar gelemeyeceğini bilerek tamamen vazgeçmişti. Gözlerinin önüne koyu, kalın bir perde inmiş, ifadesini aynı geçilmez örtüyle kaplayıvermişti. "Ne zamandan beri sana sorduğum sorulara böyle cevap veriyorsun?"

Nur, kocasının düzgün bir cevap vermesi gerektiğini düşünürmüş gibi üst üste gözlerini kırptığını fark etti. Kirpikleri her birbirine değdiğinde kadının içini yüreğini çatlatan depremler salladı. Ağzından dökülecek sözlerin felaketi gelişinden belliydi, zira ancak fırtınanın habercisi saniyeler bu kadar dingin olabilirdi. "İçten içe hiçbir zaman onaylamadığın ve ilgilenmediğin bir şeyin detaylarını bilmek istemeyeceğini düşündüm."

Yokluğundaki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin