sonra hiç konuşmasam, sonra hiç konuşmasam
ve bu yorgun, bu üzünçlü yüreği
benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi
kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam.Sıkıntıyla bir kanalı daha geçerken yarı aralık gözleri diğer koltukta küçük bir horultuyla uyuyan kız kardeşini buldu. Hafifçe ağzı açık, üstünde bataniyeyle birlikte kendinden geçmiş bir şekilde uyuyordu Serra. Bütün gün onunla birlikte koşturup Utku'nun çevresinde dört döndükten sonra bütün enerjisini yitirmiş olmalıydı.
Adamın ismi zihninde sıkıntıyla yankılandı. Saat on biri biraz geçiyordu ve onun bu saatte dönmesinin imkansız olduğunu biliyordu. Özellikle çok güzel bir kızla, hevesle gittiği buluşmasından niye bu saatte dönsündü ki? Dönse bile Berra'nın yanına dönecek değildi ya, evine giderdi.
Düşünmeye devam ettikçe kendi battaniyesine iyice gömüldüğünü, huysuzlukla yüzünün asıldığını hissediyordu kız. Evde Utku'yu bekleyen yaşlı annesi gibi hissediyordu kendini. Umutsuz, huysuz ve canı sıkkındı. Yapabileceği hiçbir şey yoktu üstelik. Yapmak da istemiyordu ki. Sadece Utku gelsin istiyordu.
Televizyonu kapatarak yattığı koltukta iyice yayıldı. Sehpanın üzerinde duran kitabını okumayı geçirdi aklından ama içinde hiçbir istek bulamayınca vazgeçti. Hangi ara ona bu kadar bağımlı hale gelmişti bilmiyordu. Utku bir anda hayatına sızıvermiş, şikayetçi olmadığı bir boşluğu dolduruvermişti. Şimdi ise sonunda üzüleceğini biliyor olmasına rağmen onun varlığından şikayet edemiyordu.
Bunun yanlış olduğunu bilmesine rağmen adamın akşamının kötü geçiyor olmasını diliyordu içinden. Kızın garip bir huyu çıksın ya da Utku kendini kötü hissedip evine dönsün ama eve girince ani bir şekilde iyileşsin istiyordu.
Çok şey istediğini ve elinden hiçbir şey gelmediğini bilerek iç çekti. Tam gözlerini kapamaya karar vermişti ki zilin sesiyle şaşkınlıkla doğruldu yerinden. Bu saatte onu görmeye gelecek kimsesi yoktu. Utku da gelmeyeceğine göre Berra'nın geriye hiçbir tahmini kalmıyordu.
Yüreği göğsünde çırpınırken kapıya kadar ulaştı ve gözetleme deliğinden baktı. Adamın tanıdık sülietini seçince içinde rahatlama, sevinç ve şaşkınlık duygularının birbirine karıştığını hissetti. Kapıyı hızla açarken yüzündeki gülümsemeye engel olamamıştı. "Burada ne işin var?"
Kızın yüzündeki sırıtış Utku'yu da gülümsetti. Kapıyı öyle hızlı açmıştı ki dağınık saçları havalanıp yüzüne düşmüştü, adamın içinde her bir tutamı nazikçe kulağının arkasına itme isteği boy gösteriyordu. Bunun yerine "Bu kadar mutlu olacağını bilseydim daha önceden gelirdim." dedi, sırıtışını genişleterek.
Berra'nın gülümseyişi adamın kendisini beğenmiş tavrına karşı huysuz bir ifadeyle bozuldu. "Şaşırdım sadece." diyerek anlamsız bir açıklamaya girişti. "Bu kadar erken saatte dönmeni beklemiyordum. Buraya dönmeni hiç beklemiyordum."
Adamın aslında güzel bir açıklaması vardı. Sadece bunları Berra'ya söyleyemeyeceğini biliyordu. Kendisiyle beraber sebepsizce her yere taşıdığı yüksüğü buluştuğu kızın arabada bulduğunu ve merak ederek niye bulundurduğunu sorduğunu söyleyemiyordu. Doğum gününe ait bir şaka olduğunu anlatmak istediğinde gözlerinin önüne Berra'nın neşeli gülümsemesinin geldiğini, gözlerindeki berrak bakışı düşünmenin bile içini ısıttığını düşündüğünü söyleyemiyordu. O andan itibaren başka bir kızla vaktini harcıyor olduğunu bildiğini, vücudunda dayanılmaz bir istekle buraya neredeyse uçarcasına geldiğini hiç söyleyemiyordu.
Bütün aklından geçenler yerine sadece gülümsedi. "Güzel geçmedi." derken omuz silkti. "Artık içeri girebilir miyim, dondum burada."
Berra kenara çekilerek adama yol verdi. Salona kadar onu takip ettikten sonra tekrar battaniyesinin altına sığınırken Utku da yanına yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokluğundaki Sen
RomanceO gün, o balkonda Asrın cebinden bir yüzük çıkarıp kıza evlenme teklif ettiğinde Nur bir rüya görmekte olduğuna kanaat getirmişti. Bakışlarını yüzükten çekip adamın yüzüne baktığında, kendisini her defasında yeniden şaşırtan gözlerini gördüğünde bun...