10

9.4K 642 68
                                    

Seni seviyorum demek ruhun ve bedenin bütün zerreleri zikre susamışken, söylenmezse ölmek demekti. Söylemem değildi mesele, söylemezsem ölmemdi.*

Işık.

Nur nereye baksa yansıyan, can bulan ışığın baş döndürücü çehresiyle karşılaşıyordu. Avizenin taşlarında yansıyan, kristal bardaklardan seken ve kadınların mücevherlerinde nefes alan parlaklık kadının zihninde her şeyi gerçeklikten uzaklaştırıyor gibiydi. Kalabalıktan, gerginlikten ve heyecandan o kadar bunalmıştı ki Asrın'ı kolundan tuttuğu gibi buradan koşarak çıkmak, gecenin serin koynunda derin bir nefes almak istiyordu. Fakat içinde yanan tüm bu arzuya rağmen yerinde oturmak ve çevresine sakince gülümsemek zorundaydı.

Genç kadını rahatsız eden şeylerin ilki Koray'ın solunda oturan ve sıklıkla gözleri kendisini bulan adamdı. Geçen gece gördükleri yabancı, Engin, Koray'ın eşinin yeğeniydi. Nur, adamı ilk defa gördüğünde endişeyle yüreği ağzına gelmişti. Utku ise ya adamı tanımamıştı ya da görmezlikten gelmeyi tercih ediyordu.

Nur, yapımcının üstüne o şarabı dökmeden önce yanından ayrılan adamın Engin olduğunu bu akşamdan sonra hatırlamıştı. Davet edilmelerinin sebebinin o olduğunu bilecek kadar bağlantı kurabiliyordu ama evli olduğunu bildiği halde hala niçin uğraştığını anlayamıyordu. Bu bilinmezlik, bütün gecesinin mahvolmasına yol açıyordu.

Ne yediğini bilmeyerek tabağına doldurduğu yemekten bir kaşık aldı. Bu sırada devasa masada, onlarca insan arasında niye tam karşılarına Asrın'a dik dik bakma cesaretini bulabilecek bir kadının oturduğunu sorguluyordu Nur.

Kocasının ilgi çekici bir adam olduğunu kabul etmek zorundaydı. Özellikle gözleri yüzünden insanların Asrın'ı rahatsız edip etmediklerini umursamadan doğrudan gözlerinin içine bakmasına alışkındı. Fakat yine de bir kadının ona böyle bakıyor oluşuna katlanamıyordu Nur. Masadaki birçok kadının ona böyle bakmasına dayanamıyordu işin aslı.

Kendisi iliklerine işlemiş bir sevdayla boğulurken onların Asrın'ı arzuluyor olduklarını düşünmek canını acıtıyordu. Kıskançlıkla örülen bir hüzün kalbini ele geçiriyordu. Adamın onları görmediğini bildiği halde tek taraflı bu istek, Nur için tarifi olmayan bir işkenceye dönüşüyordu.

Böyle zamanlarda kocasını bir odaya kapatma ve hayatlarının geri kalanını herkesten uzak geçirme fikrine hiç olmadığı kadar sıcak bakıyordu genç kadın.

Karşılarında oturan kadının bakışları Nur'un göğsünde derin bir oyuk açıyordu. Asrın'ın bilincinde olmak bile kendisi için büyük bir nimetken, kadının biri sıradan arzularını yansıtan bakışlarıyla onu isteme cüretini gösterebiliyordu. Neyi istediğini bilmeden, elinde tuttuğu elması sıradan bir cam parçasıyla karıştan aptal bir kaşif gibi Asrın'ın değerini görebildiği kadarıyla biçiyordu; oysa bilmiyordu, adamın gizli köşelerinden, Nur'a haz veren her bir küçük ayrıntısından, kapalı kapılarının bile nasıl büyüleyici olduğundan tamamen habersizdi.

"Asrın." dedi bunalmış bir sesle Nur, elini adamın koluna koyarak dikkatini çekti.

"Efendim?"

"Biraz hava alalım mı?"

Adamın bakışları üstündeki sıkıntılı havayı fark edince endişeyle kısıldı. "Olur."

Kalabalık içerisinde kimsenin ikisinin kalktığını fark etmediğini biliyordu Nur. İçerisi havalansın diye kapıları açılmış küçük bir teras boyutunda olan balkona çıktılar beraber. Böyle devasa bir evde yaşamayı gereksiz buluyordu genç kadın. Kendisini çıplak ayaklarının taşlarda çıkardığı hafif seslerle birlikte evin içinde Asrın'ı ararken hayal edebiliyordu.

Yokluğundaki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin