Kahverengi gözleri Zehra'nın mavi gözleriyle buluşurken ürpertiyle küçük kıza baktı. O kadar güzeldi ki kendisi bile ondan bu denli etkilenmişken Selim'in etkilenmemiş olması imkamsızdı.
"Selim'in evlendiği kişi sen misin?"diye sordu Burcu şaşkınlıkla işaret parmağını titrekçe öne doğru uzatırken. Güzel kızlar her zaman Burcu'yu kıskandırırdı.
Zehra anlam veremeyerek karşısındaki genç kıza baktı. Korkarak birkaç adım geriye attı ve hızla kapıyı kapatmaya çalıştı ama Burcu ayağını kapı ile duvar arasına koyarak kapatmasına engel oldu.
"Sizi tanımıyorum lütfen gider misiniz?" Zehra korkulu bakışlarını gizlemeden Burcu'ya baktı. Şu an Selim'in gelmesini o kadar çok isterdi ki, bu tanımadığı kişiden kurtulmak istiyordu. Yabancılardan her zaman korkardı. Gerçi o artık herkesten korkar olmuştu.
"Beni içeri davet etmeyecek misin?"diye sordu Burcu umursamayarak ve bu soru Zehra'nın daha çok korkmasına sebep olmuştu.
"Şey ben..." Zehra cümlesini tamamlayamadan araya başka bir ses karışınca istemsizce bakışlarını tanıdık gelen sesin sahibine yöneltti.
"Burcu, burada ne işin var? Sana gelmemen gerektiğini söylemedim mi?" Selim'in keskin ve sert çıkan sesi bir anda iki kızında ürpermesine neden olmuştu.
Burcu anlayamayan gözlerle Selim'e bakarken "Senin burada ne işin var? Senin kütüphanede olman gerekmez miydi?"dedi kedi tarafından yakalanmış bir fare gibi. Selim'e yakalanmak onu bir hayli tedirgin etmişti. Çünkü Selim'in ona her daim güvenmesini istiyordu. Şimdi ise ona karşı yalan söylemişti.
"Asıl senin burada ne işin var?" Selim Burcu'yu kolundan tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı. "Neden hiç söz dinlemiyorsun?" Burcu, Selim'in ellerinde debelenirken sinirle ona baktı. Olduğu yerde durup genç adama bakarken sesinin yüksek çıkmasına engel olamamıştı.
"Bırak beni, canım acıyor."
Bir anlık kısa bir bakışın ardından Selim cevap vermeden onu sürüklemeye devam etti. Çenesi sinirden kaskatı kesilmiş, gözleri sinirle parlıyordu. Burcu'nun hızlı nefes alış verişleri umurunda bile değildi. Evden biraz uzaklaştığını anladığı vakit durdu ve Burcu'ya baktı. "Neden geldin?" Sesi yüzünün aksine sakindi. Genç kız gözlerini yere indirerek kızarmaya başladı.
"O kızı çok merak ettim. Seni kimseyle paylaşmak istemiyorum."dedi kesik kesik çıkan sesiyle.
"Bir çocuğu kıskandığına inanamıyorum."diye bağırdı Selim. Bu sefer hakimiyetini kaybeden genç adam kükremesine engel olamamıştı. Tamam, güzel olabilirdi ama o daha bir çocuktu. Aralarında bir şey geçmesi imkansızdı. Selim adi birisi değildi, sapık birisi değildi.
"Çocuk evet ama..." Burcu sözlerinin devamını getiremeyerek Selim'e baktı istemsizce. Üzgün gözleri bir an Selim'i de yumuşatacaktı ama bakışlarından ödün vermedi genç adam.
"Ama ne?"diye tekrardan bağırdı Selim.
"Ya bir gün onu seversen, beni unutursan."
"Böyle bir şey asla olmayacak. Sana anlaşmamızı anlattım. O kızla on sekiz yaşında işim bitmiş olacak. Neden sabredemiyorsun?" Bir iş ancak sabırla hallolabilirdi. Tıpı bile bir insan sabredip altı yıl okuyordu. Buna neden sabredemiyordu ki bir insan?
Burcu gülmesine engel olamadı. Tamı tamına beş yıl nasıl bekleyebilirdi ki? Ondan beş yıl boyunca uzak mı duracaktı yani? Buna inanamıyordu ve en çok kendine yediremediği durum ise Zehra'nın beş yıl sonra bir genç kız olacağıydı. Ya o zaman Selim onu severse, bırakmak istemezse. Duygularına bir türlü hakim olamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)
Novela JuvenilO an yalnızca kaçmak istedim. Sanki kaçsam her şey düzelecekte çocukluğumu geri alabilecektim. Artık bu olanlara dayanamıyordum; acıya dayanamıyordum... Önümdeki upuzun yolda koşmaya devam ettim. Terden sırılsıklam olmuş saçlarım enseme kök salmıştı...