Bahar yağmurları etrafa saçılırken sessiz bir şekilde pencereye çarpıyorlardı. Pencereye çarpan damlalar camın üzerinde belirsiz izler bırakırken genç kız ayağa kalktı ve pencereye doğru yürümeye başladı. Pencereyi açtığı an rüzgarla birlikte yüzüne çarpan sert yağmur damlaları temiz havasını yüzüne salarken gözlerini kapatıp bu serinliği hissetmek istedi. Yağmuru her zaman severdi, kokusu ise zihninde ona bambaşka hayallere yer açardı. Yine daldığı hülyalarla birlikte gülümserken gözü bahçede Selim'le birlikte yürüyen kıza takıldı. Selim'in tuttuğu şemsiyenin altında bir çift gibi yürüyorlardı. Son beş gündür kesintisiz Selim'i ziyarete gelmişti bu kız ve son gününde de onu yalnız bırakmayarak yine gelmişti. Zehra pencere kenarlarına tutunup aşağıya iyice bakarken Senem'in, Selim'in kolunda olduğunu fark etti. Sinirle pencereyi kapatırken yatağına geçip oturdu.
Zehra, Selim geldiğinden beri çok sessiz bir kişiliğe bürünmüştü. Hoş, her zaman sessizdi ama bu seferki gelişinde tartışma yaşanmaması adına dahada sessiz kalmaya olanak gösteriyordu. Selim, Zehra'ya Bursa'yı gezdirmeyi bile teklif etmişti hatta Zehra tam kabul edecekken sonradan vazgeçmişti; hem yalnız gezmek istemiyordu hem de hava şartları uygun değildi. Dizlerini büküp bacaklarını kendine doğru çekerken ne zaman özgür olacağını düşündü ama içinde bir yerlerde tamamen özgür kalmasını istemiyordu. Tekrardan ayağa kalkarak pencerenin önüne geçti ve camı açarak onları dikizlemeye başladı gözlerini bile kırpmadan.
"Günler ne kadar çabuk geçiyor değil mi Selim?"diye sordu Senem kolundaki sessiz kalan adama muzdarip bir ifadeyle bakarken. Selim'i yıllardır görmemişti ve onun geldiğini duyduğu andan beri her gün onu ziyarete gelmişti. Doğrusu Selim onun için her zaman özeldi ve özel kalmaya da devam edecekti. Burcu ile ayrıldığını duyduğu an sevinmişti ama ardından hüzün ve kırgınlık haberi beraberinde gelmişti. Selim evlenmişti ve hâlâ bir çocukla evlendiğine inanamıyordu. Hayat gerçektende sürprizlerle doluydu her zaman.
"Öyle,"diye cevap verdi Selim hafifçe tebessüm ederken.
"Burcu ile tamamen bitti mi şimdi?" Sorduğu soru kesinlik istediğini belirten bir soruydu. Sabırsızlıkla cevabını bekledi; bildiği halde.
"Evet,"derken Senem'in gözlerinin içine bakmıştı bu sefer ama bu yalnızca samimi bir dost bakışıydı.
Senem dudaklarını bastırırken gözlerini kaçırdı. "Peki ya o kız?"
"O kız?" Selim afallarken anlamadığını belirten bir ifadeyle Senem'e baktı ama genç kız hâlâ zemine bakmayı tercih ediyordu.
"Şey... Evlendiğin kız." Senem bu kelimeleri söylemeye çalışırken oldukça büyük çaba sarf etmek zorunda kalmıştı. Adetâ ateş basmıştı yüzünü.
"Ne olmuş ona?" Selim hafiften anlamaya başlamıştı ama yinede çaktırmamaya çalıştı.
"O kızı on sekiz yaşında bırakacak mısın? Annen bana öyle söyledi de." Selim'in hafifçe kıkırdaması Senem'i sinirlendirirken kızgın gözlerle genç adama bakmasını sağladı ama belli etmeyerek önüne döndü tekrar.
"O kız çok yalnız Senem."dedi Selim gülümsemesini söndürüp, dudaklarını tek bir çizgi haline getirip yağan yağmura doğru elini uzatırken.
"Bu cümle, bırakmayacak mısın demek oluyor Selim?"
"Bilmiyorum Senem, zaman gösterecek her şeyi."derken Senem Selim'in yüzünü ömür boyu hatırlamak istercesine süzdü ama bu bakışlar daha çok acı ve üzüntü içeriyordu. Gözleri genç adamın her hattında dolanırken kalp atışları tekrar hızlanmıştı aniden. Bu adama aşık olmamak elde değildi. Kumral saçları hafifçe uzamış rüzgarda savruluyordu ve dağınıklığı göz kamaştırıcıydı. Ela gözleri ise en çok içerisinde sarı rengini barındırıyordu ve kirli sakalları da hafiften çıkmaya başlamıştı genç adamın. Kıvrılan dudaklarını incelerken bir an şaşkınlığa uğradı. Selim'in bakışları havada bir şeylere bakıp tebessüm ediyordu. Gözleriyle Selim'in baktığı yere doğru bir yol çizdiğinde pencerenin önünde onlara bakan ve onları görür görmez içeriye telaşla girip pencereyi kapatan birine rastladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)
Novela JuvenilO an yalnızca kaçmak istedim. Sanki kaçsam her şey düzelecekte çocukluğumu geri alabilecektim. Artık bu olanlara dayanamıyordum; acıya dayanamıyordum... Önümdeki upuzun yolda koşmaya devam ettim. Terden sırılsıklam olmuş saçlarım enseme kök salmıştı...