17. Bölüm (Artık Benimlesin Felicita)

15.2K 815 138
                                    

Sonraki birkaç gün boyunca yalnızca Felicitá'yla ilgilenmişti genç kız. Yavru köpeğin ayağı yavaş yavaş iyileşirken yüzü neşeli bir hâl almayıda ihmal etmemişti. Felicitá'ya o kadar çok bağlanmıştı ki  artık onu bırakabileceğini sanmıyordu, bırakamazdı da. Felicitá onun tek dostuydu çünkü. Zehra Felicitá'ya ne kadar çok alışmışsa Felicitá'da Zehra'ya o kadar çok alışmıştı. Artık tamamlanmış bir bütün gibiydiler. Ne eksik ne fazla...

Yine günlerden bir gün, öğlen vakti Felicitá'ya yemek vermek için arka bahçeye gitmişti genç kız. Bir kaba koyduğu sütü köpeğin önüne sererken bir yandan da tüylerini okşamakla meşguldü. 

"Bugün nasılsın bakalım?"diye sordu tatlı bir dille yeni dostuna. İçtenlikle Felicitá'ya bakıyordu ama Felicitá yalnızca sütü içmekle meşguldü şu an.

"Bir köpek bulduğuna inanamıyorum."dedi bir ses birden bire. Zehra yanlış bir şeyler yapmış gibi birden korkuyla sol tarafına bakarken gözleri tanıdık yüz hatlarına takıldı. Bu yüz, bu aralar sürekli karşısına çıkıp duruyordu, artık bıkmıştı.

Mert'e koyulaşmış gözlerle bakarken içini bir ürperti sarmıştı. Selim ona ne demişti; bu çocuktan uzak durması gerektiğini söylemişti. Hemde bunu çok ciddi bir ifadeyle söylemişti ama Zehra bunu uygulasada Mert buna mani oluyordu.

Zehra korkuyla ayağa kalkarken Mert'e bakmayı keserek yürümeye başladı korkulu adımlarla. Tam Mert'in yanından geçecekken bileğinden tutulan el gitmesine mani oldu.  "Ne şimdi bu tavır?"diye sordu Mert alıngan bir ifadeyle. Asıl Mert'in bu yaptığı neydi? Zehra onunla konuşmak istemiyordu, görmek dahi istemiyordu. "Biliyor musun?"dedi bilmiş bir tavırla kendinden emin bir şekilde. "Teyzem köpeklerden nefret eder. Eğer ona söylersem..."

"Sakın söyleme!"dedi Zehra korku tınılarını barındıran bir sesle, aksine yalvarırcasına söylemişti bu sözleri.

"Demek ki konuşabiliyorsun. Bir an dilini yuttuğunu sanmıştım." Mert elini hafifçe gevşeterek geri çekti ve gülümsedi. "Eğer benimle konuşmazsan teyzeme bu köpeği bulduğunu söylerim."dedi Felicitá'yı işaret edip Zehra'yı tehdit ederken.

"Onun bir adı var."

"Öyle mi neymiş?"

"Seni ilgilendirmez."

"Bak prenses,"dedi alaylı bir sesle ama Zehra, o an şaşkına dönmüştü. Prenses mi? O prenses değildi ki! Ona böyle hitap edemezdi. "Eğer bana karşı böyle kaba davranırsan söylerim anlıyor musun?"dedi bağırarak. "Hemde hiç çekinmem!"

Zehra korkuyla eve doğru yürümeye başladı hızla. "Uzak dur benden!"diye bağırdı arkasından. Geldiği günden bu yana Zehra'nın peşinde koşmaktan başka bir şey yapmıyordu bu serseri kılıklı, liseli çocuk. Sahi okulu yok muydu bu serserinin?

Mert sinirle tekrar Zehra'ya koşarak, birkaç yetişip bileğini acıtır şekilde kavrarken öfkeyle genç kıza baktı.

"Dediklerimi anlamıyor musun?"

"Bırak beni!"diye bağırdı Zehra tekrar. Bu sefer gözleri dolmuştu ve sesi kısılmıştı.

"Bak Zehra,"dedi gözlerini kısarak genç kıza bakarken. "Şakam yok, söylerim dersem söylerim."

"Gücün anca zaten hayvanlara yeter değil mi?"

"Gücüm sana da yeter Prenses."dedi göz kırpık hafif bir kahkaha atarken.

Zehra bileklerini kurtarmaya çalışırken birden gözü evin kapısında dikilen kadınlara takıldı. Sevim Hanım ve Mert'in annesini tanır tanımaz yüzlerine baktı korkuyla. İkisininde yüzleri dehşet içindeydi. Sevim Hanım, hızla Zehra'ya doğru koşarken "Mert bırak kızı!"diye emretti.

BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin