Uçaktan indiklerinde bir taksi tutup evin yolunu tuttular. Artık Zehra Diyarbakır'dan tamamen uzaklaşmıştı. Buna hâlâ inanmakta zorlanıyordu. Acıları tek tek azalırken gülümsemeside yok olmuştu. Taksinin penceresini açarak kolunu dışarı çıkardı, koluna çarpan buz gibi hava parmaklarını dondururken bağırmak istedi, hemde olağanca gücüyle. Her şeyi içine atarken neler olacağını görmek için sabırsızlandı. Belki bir gün mutluluk sonsuza dek karşısına çıkabilirdi.
Bursa'nın muhteşem güzelliğini seyrederken kaldırım üzerinde yürüyen insanlara göz gezdirdi. Hepsi ayrı bir alemdeydi. Kiminin elinde telefon vardı, kimi çocuğunun elini tutmuştu, kimi ise sohbet ediyordu, kimi ise yalnızdı.. Derin bir nefes vererek insanları ve acılarını izlemeyi bırakıp camı kapattı. Kafasını yumuşak koltuğa koyarken bir süre hiçbir şey düşünmemek istedi.
Taksi, Sevim Hanım'ın verdiği adresle birlikte evlerden birinin önünde dururken arabadan sessizce indiler ve Zehra karşısındaki beyaz renkli, iki katlı eve baktı. Çevresini sarmalayan büyük bir bahçesi ve içinde de meşe ağacına benzeyen birkaç ağaç vardı ama ağaçların yaprakları kış mevsiminden dolayı dökülmüş çıplak dallarını sergiliyordu etrafa.
Gördüğü ev, göründüğü kadarıyla oldukça lüks bir yere benziyordu. Zehra afallarken Selim'in annesine valizleri taşımasında yardım etti. Eve doğru ilerlerken ağaçlardan birinin kalın dalına yapılmış salıncağı gördü. Hafifçe gülümserken Sevim Hanım kapı zilini çaldı ve beklemeye başladılar. Birazcık beklemenin ardından kapıyı açan kişiye baktı Zehra. Uzun boylu, kumral, kahverengi gözlü, hoş bir kızdı. Selim'e benzerliği ise gözünden kaçmamıştı. Hâlâ genç kızı baştan aşağı süzerken kendisinden pekte büyük olmadığını fark etti. Henüz on sekizine basmamış bir kızdı. Yalnızca Zehra'dan birkaç yaş büyüktü.
Aynı şekilde karşıdaki kızda onu incelerken Sevim Hanım'a döndü ve eliyle Zehra'yı gösterdi. "Bu kim?"diye sorarken Zehra utanarak başını öne eğdi.
"Sanada merhaba Gizem. Ayrıcada hoş bulduk." Sevim Hanım, Gizem'i duymamış gibi içeri girerken Zehra'ya da içeri gelmesi için işaret etti.
Zehra sessizce içeri girerken valizini kenara koydu ve evin büyüklüğüne baktı. Bu evin dışı kadar içide güzeldi. Duvarda asılı, anlamlarını bilmediği tablolar, çini işlemeli vazolar, altın sarısı duvar boyası, modern bir koltuk takımıyla gayet hoş görünüyordu. Mutfak ise hemen misafir odasının yanındaydı, odaya geçerken görebildiği kadarıyla güzel ve modern bir mutfaktı. Misafir odasının çaprazında da başka bir oda bulunuyordu. Bunlar henüz aşağı kısımdı üst kısmı görmek için sabırsızlanıyordu. Selim'in zengin olduğunu bilmiyordu, Zehra ya da saklamayı tercih ediyorlardı.
"Evi beğendin mi?" Kendisine sorulan soruyla istemsizce bakışları orta yaşlı kadına kaydı. Hafifçe başını sallarken beğendiğini belirtti.
"Artık söyleyecek misin bu kızın kim olduğunu? Dün gece apar topar Selim'in yanına gidiyorum diye gittin şimdi de yanında bir çocukla geri dönüyorsun?" Gizem sabırsızlıkla bu soruları sıralarken annesine baktı; son üç yıldır ısınamadığı annesine.
Annesi derin bir nefes alarak Zehra'nın yanına oturdu ve Gizem'e de oturması için işaret etti. Gizem otururken anlatmaya başladı. "İsmi Zehra,"dedi sakince Zehra'yı gösterirken.
"Yoksa evlatlık mı aldın?"dedi alayla Gizem gülerken. Annesi başını hayır anlamında salladı.
"Bu kız..."dedi bir süre duraksayarak sonra tüm cesaretini toplayarak devam etti. "Bu kız Selim'in evlendiği kişi, yani eşi."
Gizem duyduğu cümlelerle dehşetle annesine bakarken afalladı. Doğrusu bu cümleyi kurmasını beklemiyordu. Bu bir şaka olmalı, diye düşündü. Kahkahayı patlatırken annesi ile Zehra şaşkınlıkla ona bakıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK ADAMIN KÜÇÜK AŞKI (Tamamlandı)
Novela JuvenilO an yalnızca kaçmak istedim. Sanki kaçsam her şey düzelecekte çocukluğumu geri alabilecektim. Artık bu olanlara dayanamıyordum; acıya dayanamıyordum... Önümdeki upuzun yolda koşmaya devam ettim. Terden sırılsıklam olmuş saçlarım enseme kök salmıştı...