"Eğer izin vermezseniz arkanızdan tek başıma gelirim. Eminim ki bu daha tehlikeli olur komutanım" Kendimden sonuna kadar emin bir biçimde söylediğim son sözümle birlikte, göz bebekleri çileden çıkmış gibi büyürken bağırdı Ali komutan"Kızım sizi bana sayıyla mı veriyorlar? Hastaneden çıkalı daha 1 ay oldu 1 ay! Ölümden döndün ölümden!" Önüne koyduğum, görevde bulunmanın bir sakıncası olmadığını kanıtlayan raporlara baktım. Binbaşıma nazaran gayet sakindi hallerim. Çünkü biliyorum, Ali binbaşım o izni verecek ve ben o operasyona gideceğim. Çünkü -sahibi ben olsam da- bu çeneye taş olsa dayanmaz, çatlar valla. Tamam fazla konuşmuş olabilirim hatta baya baya konuşmuş olabilirim ama bu operasyona mutlaka gitmeliyim. Gitmeliyim çünkü iki aydır operasyon yüzü görmüyor; resmen kurbanlık koyun gibi yatıp duruyorum.
"Bu da can!"
"Döndüm mü döndüm, öldüm mü ölmedim, iyi miyim iyiyim, yani sorun yok komutanım" Kız Dolunay! Yeter artık annem tut azıcık şu çeneni. Valla bak birazcık daha konuşursan adamcağız sinirden bayılıp kalacak ve sen Dolunay, sen de operasyonu unutacak ve bir güzel ceza alacaksın!
"Ay ama ne yapayım! Operasyona gitmek istemek suç mu? Hem de hakkım varken. Susma kızım!"
Ali binbaşı tavana bakarak 'sabır ver' diye baktığı bakışlarını bana doğru döndürüp derin bir nefes aldı. Bıktı artık adam benden!!! Gözlerimi meydan okurcasına Ali komutana diktim. 'Ya geleceğim ya geleceğim!' der gibi. Bakışlarım ile iyice sinirlenen manevi babam, binbaşım sandalyesine oturdu, gözlerini kapattı ve beni odadan kovup küfretmemek adına diye düşünüyorum başını ellerinin arasın alarak derin bir nefesi ciğerlerine ardı ardına yolladı. Resmen adama iki dakikada, ayaküstü sinir krizi geçirttirdim. Aferin gerçekten bana! Sonunda pes etmiş olacak ki bıkmış bir şekilde
"İyi lan iyi gel. Sanki gelme desem gelmeyeceksin" dedi. Önündeki kağıtlara ters bir bakış atıp sinirle soludu. Cümledeki "lan" kelimesi bile beni kararımdan döndüremeyecek kadar umursamazdı. Kaşlarını iyice çattı ve parmağını tehdit edermişcesine sallayarak evladını korumaya çalışan bir baba edasıyla devam etti sözlerine
"Ama yanımda duracaksın, çok dikkat edeceksin Dolunay. Bir gözüm hep üstünde olacak haberin olsun. Timden ayrılırsan, kendi kafana göre bizden uzaklaşırsan, bir delilik yapmaya kalkışırsan canını bir güzel okurum. Üniformana hasret bırakırım. En ufak bir rahatsızlanma yaşadığını göreyim, seni helikopterle yuvaya geri gönderir çaldığın zamanım içinde sana ayrıca güzel bir cezayı seve seve veririm. Acımam Dolunay, canına okurum anladın mı?"
Bilmem mi hiç o cezaları! O değil de aynı ortamda kala kala Ali komutanda çene konusunda bana benzemeye başladı valla! Hazır ola geçtim ve
"Emredersiniz komutanım" diye bağırdım. Eliyle 'kış kış' yapıp beni odasında kovarken saygı göstergesi olan selamı verdim ve arkamı döndüğüm gibi yüzüme yerleşen koca gülümsemeyle odasından ayrıldım. Kapıyı kapatır kapatmaz sırtımı kapının yanındaki duvara yaslayıp, yaslarken derin bir 'oh' demeyi ve Allah'ıma şükretmeyi de unutmadım. Bir saatlik ısrarın ardından en sonunda göreve bende katılabiliyorum. Çenemi sağ sola oynatıp hala sağlam mı diye kontrol ettim. Ay resmen çenem ağrıyor! Tam tamına bir saatten beri konuşuyorum. Bir ara çene kemiğimin yerinden çıkabilmesine ihtimal vermedim desem yalan olur. Ne de olsa bir kadının trenle yolculuk yaptığı sırada çok gülmekten çene kemiği çıkmış. Benim ki de çok konuşmaktan olur belki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV (Askıya Alındı)
Teen FictionEN BAŞTAN YENİLENDİ VE DÜZELTİLDİ!!! Ya bir görev hayatınızı altüst ederse? DOLUNAY YALINKILIÇ Taramalı tüfek gibi çenesine rağmen askeriyenin en iyi timlerinden olan Bozkurtlarda görev yapan tek kadın. ÖMER SERDENGEÇTİ Hayatını sadece vatanına...