"Uyan artık Ömer!" Yol boyunca, sanki kendini sonsuzluğa mühürleşmiş gibi mışıl mışıl uyudu ve hala da uyumaya devam ediyor kış uykusunu uyuyamamış ayı misali. Biraz bana da acı lütfen kör bahtım kötü talihim! İniş yapıldığından beri uyandırmaya çalışıyorum bu koca oğlanı!
"Ömer kalksana artık ya!"
"Senin o yalancı uykuna! Hayır yani acil bir operasyona giderken nasıl uyandırıyorlar acaba bu Hulk'u?"
Yavaş yavaş Urfa'ya kavuşan insanlara bakıp geri, başını cama yaslamış kafasında kapşonla beni uğraştıran Ömer'e baktım.
Sakin olmak şu an bana yakışan bir kelime değil! Bir gün içerisinde hem bekarlığama hem de yuvama veda ettim! Bu da yetmezmiş gibi bir de oğlunu bile tanımadığım kaynanam ve kayınbabam ile tanışmak için Urfa'ya geldim. Üstüne üstünlük bir de Ömer ile uğraşıyorum. Allah'ım ben ne günah işliyorum, işlemişim ya da işleyeceğim de bunları fragman gibi yaşıyorum?
"Ömer kalk artık! Ne uykuymuş be arkadaş, uçağa bindiğimizden beri uyuyorsun, ineceğiz hala uyuyorsun! Kalk artık dağ ayısı!" Uyanmıyor, uyanmıyor, uyanmıyor!
"Herkes indi uçaktan nerdeyse ya! Bana bak Ömer, uyan yoksa seni bırakıp gideceğim şimdi seni!" Nereye gidiyorsun acaba Dolunay?
Sinirden çatılmış kaşlar, derin derin alınıp verilen nefesler, yıllarca hapsediliği yerden özgürlüğüne kavuşmuş gibi akan uykulu gözler...
"Sus Dolunay! Uyandım sus!" Sinir, vallahi billahi adam sırf sinir!
"Sonunda! Hayır yani sen nasıl askersin anla-"
"Sakın, sakın o cümleyi bitirme! Ve bir daha asla askerliğime laf etme! Ne sen ne de başka biri askerliğimi laf edemez!" Ayağa kalkıp dibinme kadar gelen ve keskin gözlerle bana dövermişçesine bakan Ömer, "dua et ki kızsın" modunda gibiydi. İçine bir şey kaçmış gibi hali var.
Nefes almak zor bir iş haline gelirken daha fazla bana kendimi kötü hissettiren bakışlara maruz kalmamak adına, çantamı koyduğum yerden alıp omzuma taktım ve uçaktan inmek için ilerlemeye başladım. Arkamda sıkıntılı bir biçimde nefes alıp veren Ömer'e olan özür borcumun farkına vararak...
______________________________________Urfa'nın tarih kokan sokakları bir bir bizden ayrılırken yanımda oturmuş aklımda binbir düşünceyle boğuşan Ömer'e doğru döndürdüm yüzümü.
"Ömer, ben özür dilerim. Öyle dememeliydim. Her şey o kadar üst üste geldi ki... Ne artık dilimi ne de zihnimi kontrol edebiliyorum" Bir gün içinde hayatım o kadar fazla değişime uğradı ki ne yapacağımı bile bilmiyorum artık.
İlk defa onunla bu kadar uzun konuştum. Dolunay sen niye böyle detaylara takılıyorsun kuzum? Hayrola!!!! Kendine gel istersen Dolunay!!!
Ömer'in bana bakmaması, özürümü kale almaması, bu şehrin bile bana yabancı olması... Sakin ve güçlü ol Dolunay! Derin bir nefes al ve sakin ol!
"Uyumamın sebebi ağrı kesici yerine uyku hapı almamdı." Birden konuşan Ömer'in, her ne kadar bana cevap vermesine şaşırsam da belli etmedim.
Bana doğru dönmüş bakışlar ifadesiz ve boştu. Sanki başına buyruk hareket eden benim! Niye bana suçluymuşum gibi bakıyor bu adam! Empatiden yoksun öküz! Hiç koymuyor kendini benim yerime. Hiç tanımadığım insanların yanına gidiyorum hem de gelinleri olarak. Azıcık anlamaya çalışsa ne olacak acaba!? Kim bilir bu acele evliliği neye yoracaklar? Of Allah'ım of!
Ay biz insanlara evlendiğimizi söyleyeceğiz ya! Ne biliyorum ki ben bu adama hakkına hiçbir şey. Kocam hakkında bildiğim tek şey asker ve öküz olması. Mükemmel!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV (Askıya Alındı)
Novela JuvenilEN BAŞTAN YENİLENDİ VE DÜZELTİLDİ!!! Ya bir görev hayatınızı altüst ederse? DOLUNAY YALINKILIÇ Taramalı tüfek gibi çenesine rağmen askeriyenin en iyi timlerinden olan Bozkurtlarda görev yapan tek kadın. ÖMER SERDENGEÇTİ Hayatını sadece vatanına...