Birkaç metre uzağımda duran nikah masasındaydı gözlerim. Garip gerçekten. Birazdan o masaya oturacak ve evet diyeceğim. Evlendirme dairesinin yolunu bilmeyen ben bugün sözde gelinim! Resmen 10 dakika sonra evli biri olacağım. Kalbim küt küt atarken bu halime bir anlam veremiyorum.
Niye heyecan yapıyorsun acaba Dolunaycığım, yakışıyor mu hiç sana? Tamam heyecanlanman normal ama bu kadarı fazla! Sakin ol alt üstü sıradan bir nikah! Görevin bir parçası sadece tamam mı?
İki üç derken derin derin nefes çekip kendimi sakinleştirmeye çalıştım lakin işe yaradığı söylenemez. Kendimi operasyona katılamayacakmış kadar stresli, yeni silah almış kadar da heyecanlı hissediyorum. Niye bu kadar heyecan yaptığımı bilmiyorum ama...
'Kızım sen o kadar psikolojiyle ilgili eğitim almış insansın, silken ve bir kendine gel!'
Kendi dünyamda yaptığım hesaplamalar, heyecanı def etme çabalarıma karşılık gayet sakin göründüğümü bilmenin verdiği azıcık rahatlamayla bizimkilere, kendime, az ileride komutanla konuşan Ömer'e baktım. Sanki nikaha değil de çatışmaya gidecek gibiyiz. Tekrar baktım kendime, beyazlar içinde değil üniformalıydım, ayağımda postal, saçım arkadan sımsıkı bağlı, belimde Aybalam ile oturacaktım nikah masasına.
Bakışlarım tekrardan Ömer'e kayarken o an ne hissedeceğimi bilemedim. Bir şey hissetmeli miydim onu da bilmiyorum ya! Sedat'la konuşan Hulk kılıklıyı incelemeye başladım. Onu ilk defa üniforma içinde görüyorum. Yakışıyor yalan yok, hatta baya yakışıyor. Omzuna özenle koyduğu beresi de yakışıyor. Bakışlarımız bir an kesişince onu dikizlerken yakalanmış oldum. Utançla önüme döndüm.
Ne diye bakıyorsun adama Dolunay!? Bir de yakışıyor diyorsun sana ne kızım bundan! Hem bordo bere hak eden herkese yakışır. Niye detaylıca belirtiyorsun ki yakışmış diye!
Daha kendimi bir güzel azarlardım lakin nikah memuru geldi. Gözlerimi nikah memurunda alıp komutanıma diktim. Ömer'le birlikte bana doğru yaklaşıyorlar. Atılan her adım hayatının değişmesini bana doğru iterken bu kaçınılmaz sonu kendi rızamla kabul edip ayağa kalktım.
Beni kendi halime bırakan time doğru baktığımda daha demin gür sesiyle bir şeyler anlatma çabasına giren Yiğit'i göremedim. Kaşla göz arasında nereye bu kaçtı acaba?
"Yiğit nerede?" Şahidim Yiğit'ti. Çünkü aramızda Ömer'le birlikte en büyük ve en kıdemlimiz olan oydu.
"Buradayım!" Sırıtarak bakmasına aynı şekilde karşılık verdim ve üniformamı düzeltip kaderimin büyük bir özenle hazırladığı süprizin amacına ulaşması için masaya doğru ilerledim.
Stres bedenimi bir ağ gibi kaplarken bundan sonra ne olacağını düşünmemeye çalışıyor ama altımdan kayan yer inadına yaparmış gibi geçen saniyeleri hatırlatıyordu.
Sandalyeyi çekip otururken Ali komutan ve Yiğit yerlerine, yanımdaki sandalyeye de Ömer oturdu ve nikah bütün gerçekliyle bana, yanı başımdan kahkahasını yolladı.
Klasik olarak annelerimiz babalarımızın ismini soran nikah memuruna bakmadan yanıtladım soruyu.
"Siz Dolunay YALINKILIÇ, hastalıkta sağlıkta, iyi günde, kötü günde Ömer SERDENGEÇTİ'yi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Sanki etmeme gibi bir seçeneğim var! Bu bana sunulmuş iki seçeneği de aynı olan şaka misali bir soruydu. Sesimin titrememesi için her ne kadar çaba sarfetsem de nafileydi. Bıkkınca bir nefes alıp
"Evet" dedim. Ürkekçe çıkan bu kelimeye inat tebessüm ettim. Sahteydi hep gülmelerim, gülümsemelerim.
"Siz Ömer SERDENGEÇTİ, hastalıkta sağlıkta, iyi günde, kötü günde Dolunay YALINKILIÇ'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Soruyla birlikte Ömer'in bana baktığını hissettim. Sanki o da kendini bu gerçeğe inandırmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV (Askıya Alındı)
Fiksi RemajaEN BAŞTAN YENİLENDİ VE DÜZELTİLDİ!!! Ya bir görev hayatınızı altüst ederse? DOLUNAY YALINKILIÇ Taramalı tüfek gibi çenesine rağmen askeriyenin en iyi timlerinden olan Bozkurtlarda görev yapan tek kadın. ÖMER SERDENGEÇTİ Hayatını sadece vatanına...