Bölüm 2

12.7K 1K 686
                                    

Kış çıkageldiğinde, rüzgâr tizleştiğinde ve parmakları uyuşturduğunda, Jungkook yatak çarşaflarının içinde fazladan bir kişi bulmaya başladı. Jimin soğuklar için yaratılmamıştı; o geç Temmuz'un ısısını ve nemini alan bir yaz çocuğuydu, karlı bir günün düşüncesi onu titretirdi. Kendini atkılara, paltolara, etrafta tembellik eden herhangi birinin kapüşonlu kıyafetine -çoğunlukla Jungkook'unkine- gömerdi. Yine de asla yeterli gelmezdi.

Her televizyon programına çıktıklarında Jimin yüzünü Taehyung'un omzuna saklardı, ya da Hoseok'un yanına sokulurdu ve Jungkook bütün bunları arkadan izlerken, güneş battığında Jimin'in aradığı yatağın neden kendisininki olduğunu merak ederdi.

Rüzgârın uğuldadığı, kapının altından içeri süzüldüğü bir gece başlamıştı. Sonraki albümlerine hazırlanıyorlardı, üyeler öyle yorulmuşlardı ki çoğu gece olduğu gibi, zihinlerindeki tek şey olan uyku ile yurtlarına sendeleyerek gitmişlerdi. Gece saat ikiye yakındı, Jungkook paltosunu, başındaki beresini çıkardı ve göz kapaklarının düşmesine izin verdi. Uzun bir nefes hayaleti dudaklarından geçti. Uykuya hazırlanmamış yatağına dökülmeden önce bir şekilde üzerine temiz bir tişört geçirmeyi başarmıştı. Battaniyelerini ağzına kadar çekti, uyku veya ölüm için hazırdı, hangisi daha önce gelirse.

Fakat, bir şey hışırdıyordu, yatağının yanındaki halıya basan ayakların yumuşak sesi. Bir parça gözünü açtı ve Jimin'in elbiselerini değiştirmek için arkasını döndüğü anı yakaladı. Loş ışıkta kat ve kat soyunmasını izledi; şehrin parıltısı Jimin'in sırt kaslarındaki boşlukları ve omurgasındaki çentikleri suçüstü yakalıyordu. İlk kez, Jungkook Jimin'e baktı ve güzel kelimesini düşündü. Kelime, uyuşuk zihninin arkasında dans eden uykudan daha önce gelmişti aklına. Yorgundu. Boğazındaki nefesi yakalayamayacak kadar çok yorgundu. O an, başının üzerinden bir süveteri ve belinin etrafından bir eşofman altını geçiren çocuktan bakışlarını çeviremeyecek kadar çok yorgundu. Göz kapakları ancak Jimin ona doğru dönmeye başladığında düştü.

Jimin, battaniyeye parmak uçlarında basarak "Jungkook-ah," diye fısıldadı, onun yerdeki yatağına eğilmeden önce. "Uyanık mısın?"

"Hmm?" Gözlerini bir kez daha araladı, Jimin'in yüzü kendisininkinin tepesinde asılıydı ve nefesini duraklatıyordu.

"Kenara kay, çok soğuk."

Jungkook hiçbir soru sormadan iki kişilik yer açmak için vücudu duvara çarpana kadar geriye doğru kaçtı. Gece mahmurluğuyla yanındaki boşluğa hafifçe vurarak neredeyse anlaşılmayan bir "Gel buraya," mırıldandı battaniyelerin içine. Jimin orada kendisine ayrılan küçük alana doğru, örtülerin altında derine inerek, dizlerini göğsüne çekerek emekledi. Sadece başının üst kısmı battaniyelerin dışına çıkıyordu ve Jungkook uyku yoksunu bir küçük tebessüm etti. Sabaha kadar son kez gözlerini kapattığında, göğsünden sıcaklık yayıldı.

Birkaç saat sonra, Jungkook çapaklanmış görüşü ve gözlerindeki güneşle uyandığında, Jimin orada değildi.

Birinin orada uyumuş olduğunun tek işareti olan buruşuk çarşaflara uzanarak, yanındaki noktayı soğuk bulduğunda neden şaşırdığına emin değildi. Herkesin çok meşgul olduğunu, provalarının olduğunu biliyordu, Jimin de muhtemelen güne avantajlı bir başlangıç yapmak istemişti. Mutfaktaki diğer üyelerin gürültüsü kulaklarını rahatsız ediyordu. Daha sıcak bir şeyler giymeye yeltendiğinde teni diken diken olmuş bir görüntüyle kaplanmıştı, soğuktu. Yatak odasından çıkarken, hala tükenmiş, biraz yolunu kaybetmiş ve karnını çekiştiren bir garip sancı hissediyordu.

Serin bir sabahtı, herkes rengârenk kapüşonlular, uzun kollu pamuklu kazaklar ve baksırlar içinde kahvaltı yapmak için dolanıp duruyordu. Jungkook gözlerindeki uykuyu ovalıyordu ve Jimin, Taehyung'a dönmeden önce Jungkook'a kısa bir süreliğine göz attı. Elleri, kapüşonlusunun ceplerinin derinliğindeydi ve kışları ayaklarından asla çıkarmadığı çok tüylü çorapları da ayağındaydı. Jungkook edindiği bir bardak meyve suyunu, kahvaltı niyetine ve sırf ellerini meşguliyetten kurtarmak için, bir dikişte içti, telefonunu karıştırmaya başladı.

girdap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin